12 Eylül’den sonraki bir tarihte, Avrupa Güreş Şampiyonasından izlenimlerini anlatan bir spor muhabirinin, gazetedeki yazısını okumuştum. Ki etkilenişimi anlatamam! Spor yazarı, yazısında, Fransa Güreş Milli Takımı idarecilerinin yenik sayılan güreşçilerinin hakkını ararkenki çırpınışlarını, olağanüstü mücadelelerini anlattıktan sonra şunu yazıyordu: FRANSIZLARIN BU MİLLİYETÇİLİKLERİ KARŞISINDA BİZİMKİLERİN MİLLİYETÇİLİĞİ VATAN HAİNLİĞİ SEVİYESİNDEDİR!!!
...
Geçen gün, bir televizyondaki, “Ayasofya camiye çevrilip İbadete açılmamlı mı?” tartışmasında, ‘Açılmamalı’ diyenlerin konuşmalarına bakarak şöyle demiştim sosyal medyadaki paylaşımımda: “YUNANİSTAN’IN EKRANDA TEMSILCİSİ OLSAYDI TEZLERİNİ BU KADAR GÜZEL VE ATEŞLİ SAVUNAMAZDI...”
...
Bir arkadaşımın paylaşımıma yaptığı yorum da gerçekten çok anlamlıydı, çok manidardı: ”Geçen yaz Almanya dan gelirken Kavala’ya uğradım. Pastaneden meşhur Kavala Kurabiyesi alıyorum. Tezgahtar ile İngilizce konuşurken, nereden gelip nereye gittiğimi sordu. ‘İSTANBUL’A gidiyorum.’ dediğimde, ‘HAYIR! İSTANBUL’A DEĞİL
K O S T A N T İ N O P O L İ S ‘ E ‘ demiş, benim, ‘Hayır! Oranın ismi 1 4 5 3 ‘ten beri İ S T A B U L.’ demem üzerine de ortam bayağı gerilmişti...”
...
Ekranda, Ayasofya’nın tekrar camiye çevrilmesi, ‘şu şu nedenlerle’ ekonomimize, uluslararası sorunlarımızın çözümüne, Büyük Türkiye İdealimizi Gerçekleştirme Çabamıza zarar verir. Taktik ve stratejik bakımdan doğru olmaz.’ dense ‘amenna’ diyeceğim.
Öyle değil, ‘ Yok Dünya Kültür Mirası, yok Atatürk’ün kararı, yok Evrensel Değerler, yok Yunanistan yanlış yapıyorsa biz de mi yapacağız?, yok Danıştay...’
...
İşte Yunanistan Kavala’daki pastane tezgahtarı, işte televizyonlardaki şöyle anlı, şanlı TÜRK AYDINI...
...
Ne diyeyim!
‘Onlara bu sanları, bu ünvanları verenleri, onları orada konuşturanları, memlekete kötülük yaptığını bilmeden yazıyor, konuşuyorsa bu kişileri Allah ıslah ede inşallah...
Başka ne diyeyim...