Çin Gibi mi? Cin Gibi mi?

Canım ülkemizin son dönemlerde içine düştüğü ekonomik buhranı açıklamak için kullanabileceğim en güzel başlık “ ÇİN GİBİ Mİ? CİN GİBİ Mİ?” oldu. 2010 yılından bu yana her yıl giderek artan ve özelliklede son bir yılda nerdeyse cumhuriyet tarihinin rekorlarını kıran ekonomik istatistikler vatandaşın canını yakmaya devam ediyor. Son bir yılda değişen MB başkanı iki ve son bir yılda değişen Maliye ve Hazine Bakanı sayısı ise üç kişi oldu. Sadece bu değişiklik rakamlarına baktığımızda bile ekonomide büyük bir sıkıntı olduğunu anlayamamak elde değil. Tabi bu değişikliklerde gidenin neden gittiğini, gelenin ise neden geldiğini bilemiyoruz. Çünkü gelen de giden de memnuniyet bildirerek hareket ediyor ve açıklamalar ise genelde “Sn. Cumhurbaşkanın tensipleri” şeklinde olup, ardından kollar sıvanıp bir model uyduruluyor. Oluşabilecek bütün risklere de vatandaşın katlanması bekleniliyor.  Vatandaşın ise buna ne kadar dayanabileceği şu an için belirsiz. Ülkenin bazı noktalarında bu ekonomik yok olmaya karşı sesler yükselse bile halen cılız bir seviyede görünüyor. Ancak sosyal medyada gerçek manada sesler yüksek tonlarda ve hükümet de bundan rahatsız, hatta bu rahatsızlığını hem görsel basında dile getirirken hem de bunu dini boyutlara taşıyıp diyanet işlerinin bile bu konu hakkında açıklama yapmaya yöneltmiştir.

Gel gelelim asıl meseleye; çiçeği burnunda Bakanımız Sn. Nebatinin yeni ekonomi modeli. Adına Çin modeli dendi, Yeni Türkiye modeli dendi, yeni bir şeyler deniyoruz dendi. Kimsenin ne olduğuna nasıl bir model olduğuna dair çok net bir fikrinin olduğunu sanmıyorum. Sayın bakan yeni model ile alakalı yorumu ise daha içler acısı, model tutmaz ise üzülürmüş, tutmaz ise vatandaş yalnızca bir maaşını kaybedermiş ama o bütün varlığını kaybedebilirmiş. Nerden bakarsan içler acısı.

Yeni Türkiye ekonomi modeli dedikleri, aslında uygulanabilirliği çok da mümkün olmayan, uygulansa bile ülke içindeki ekonomik kastlar arasında ki uçurumu olduğundan kat be kat yukarılara taşıyacak bir sistemdir. İktidara yakın gazeteci ya da bilim insanları bazen öyle örnekler veriyorlar ki şaşırmamak elde değil. Japon yeni ile dolar arasındaki farkı hatırlatmaya çalışanlardan tutun da Çin’deki asgari ücrete, efendim Avrupa’daki akaryakıt fiyatlarından, Amerika’daki enflasyonun yüksekliğine kadar. Birkaç tane iktisat ile alakalı kitap okuyan ve bir parçada araştırma yapabilen kişiler gerçekten uygulanması muhtemel bu modelin ülkeyi nasıl bir çıkmaza sürüklediğini görebilir.

Peki diyeceksiniz ki; Fatih bey siz neden bu yeni sistemi eleştiriyorsunuz. Ben, gerek okumalarımdan, gerek altığım eğitimlerden, makro ve mikro iktisat, uluslararası iktisat teorileri ve bunların karşılaştırmalarından edindiğim izlenimler doğrultusunda yorumlar yapabiliyorum. Çin modeli demek öyle bir kelime ya da bir cümle ile açıklanamayacağı gibi, küçümsenebilecek bir model de değildir. Model denilen, yöntem denilen iktisadi yapılar bir günde, bir haftada ya da bir yılda oluşmuyor. Bu tip iktisadi modellemeler asgari elli yılı bulabilecek süreleri kapsamaktadır. Ama daha göreve başlayalı bir ay dahi olmamış bir bakan çıkıp önümüzdeki altı ayda bu modelin tepki vereceğini ve çözüm olabileceğini söylüyor. Dünya üzerinde iş gücünün çok düşük olduğu onlarca ülke var. Pakistan, Hindistan, Bangladeş vb. birçok ülkede insanlar çok düşük ücretlere çalışıyor ama hiç birinde halkın refah seviyesi çok yükseklerde değil. Birçoğu açlık sınırın çok altında yaşama mücadelesi veriyor. Biz bu yeni model de bu ülkeler gibi refahın dibini mi görmek istiyoruz?  Emeğimiz iliklerimize kadar sömürülsün mü istiyoruz? 1.5 milyarlık nüfusu olan çini örnek veriyorlar, Çin’de her üç kişiden ikisi yoksulluk sınırın altında yaşıyor. Olmak istediğimiz Çin bu mudur? Son günlerde popüler gündem asgari ücret şu mu olsun, bu mu olsun. Böyle bir ekonomik sistemde asgari ücreti beş değil, on beş de olsa çözüm değil.

Çözüm diyebileceğimiz bir kalemde yapılabilecek hiçbir şey yok arkadaşlar. Ekonomi dediğiniz olgu sadece rakamlar ile alakalı bir şey değil. Rakamlar istatistikler sadece bunun bir parçası. Bunlar ile beraber adaleti, güvenliği, eşitliği sağlayamadığınız sürece her düzelir gibi görünmeler tamamen geçici olur ve aldanırsınız.

Gelelim önümüzdeki yıl bizi bekleyen büyük tehlikelere. Dövizdeki bu yukarı yönlü eğilim hızını kesmeden devam ederse, iç piyasada genel tüketim mallarında büyük sıkıntılar yaşayabiliriz. Burada ki büyük sıkıntıdan kastım, temel ihtiyaç mallarını ya bulamamak yada çok yüksek fiyatlara sahip olabilmek.  Çünkü gerek üretimde yüksek maliyetlerden doğan sıkıntılar, gerekse iç piyasaya yarı fiyatına satmaktansa dış piyasaya üç-dört katı fiyatına satma tercihi, alt gelir grubunu çok büyük sıkıntılara sokabilir.

Çin modeli gibi başlayıp bir cinlik yapıp adını yeni Türkiye modeline döndüren ekonomimizin söz sahipleri ortalama altı ayda bir değişmeye devam ederken, sömürülen, fakirleşen ve çocuğuna iyi bir gelecek hazırlayamayan vatandaşlarımız yine bütün yükü omuzlamak zorunda kalıyor. Ve yine günün sonunda hakkımızda hayırlısı olsun demekten başka bir şey elimizden gelmiyor.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.