casino siteleri

Küresel Sorunların Ülkemizdeki Yansımaları

Her geçen yıl yaşlanmaya devam eden ancak aynı hızda dönmeyi sürdüren dünyamızın, giderek daha da kötü olmasına sebep olan insanoğlunun tek yapabildiği tüketmek ve yok etmekten başka bir şey değildir. Bunu söylerken bir genelleme yapmak istemezdim, fakat ne var ki kurunun yanın da yaşta yanmak durumda kalıyor. Her yeni yıl başlangıcında insanlar, gelecek yılın iyi dileklerini sunar ve gelecek yıldan güzel şeyler umarken, neredeyse bulunduğumuz coğrafyada kan akmayan bir yıl hemen hemen yok gibidir. Her geçen yıl bir öncekini aratır vaziyete gelmiş, artık kim iyi kim kötü anlaşılamaz bir hal almıştır. 
Yaşadığımız coğrafya gerçek manada zor ve meşakkatlidir. Jeopolitik konumu gereği, birçok ülkeye açılan yolların üzerimizden ya da yakınımızdan geçmesi, bulunduğu alanda ki enerji zenginliği ve bütün bu enerji hatlarının tam ortasında yer alması ve tarihten gelen bir takım sorumlulukları ülkemiz üzerindeki baskı ve kaygıları çok yüksek seviyelere çıkarmaktadır.
2010 yılından bu yana ülkemizin güney kısmında bulunan Suriye’de başlayan iç karışıklıkların, sekiz yıl aradan sonra geldiği seviyenin ne bir tanımı ne açıklaması ya da bir ifadesi var. Bu olaylara vesayet savaşları diyenler var. Ben bu tanımalara çok da katılmıyorum. Çünkü bu gün geldiğimiz noktada artık muhalif gruplarda vurulmaya başlandı. Daha düne kadar destek görenler şimdi dirsek görmeye başladı. Bu olayların ülkemizdeki yansımaları, toplumumuz açısından çok kötü bir tecrübe olacak gibi görünüyor . Daha geçen günlerde bir grup Suriyeli, Türkiye sınırında ki duvara merdiven dayayarak bu tarafa geçti. Bunlar daha bir ilk. Yarın bu çatışmalar daha şiddetlendiğinde geleceklerin haddi hesabı belirsiz.
Bu gelmelerin sadece ekonomik değil birde sosyolojik boyutu var. Bunun en tartışılmayacak yönü ise bence bu olmalı. Ekonomik boyutları bir şekilde halledilebilir, ancak diğer boyutu öyle bir iki kelime ile geçiştirilemez. Örneklerini vermekle bitirmek mümkün değil. Yakın coğrafya olmamız aynı koşullarda yaşadığımız ya da aynı kültürleri paylaştığımız anlamına gelmez. Bu gün bırakın başka bir ülkeyi, kendi ülkemizin şehirleri arasında bile çok büyük kültürel derinlikler vardır. Toplum olarak, ülkemizde yaşamakta olan mültecilerin büyük bir kısmından pekte hoşnut olduğumuz söylenemez. Çünkü nereye gitsek karşımızdalar. Ev kiralarken, berbere giderken, bakkalda markette, tatil beldelerinde, plajlarda ve hatta piknik yerlerinde bile. Mülteci olmaları onların bu haklardan mahrum kalacağını göstermez fakat ben kendi ülkemde bir takım haklardan mahrum kalırken dışardan gelmiş vergi vermeyen bir insanın benim kullanmam gerekenleri kullanması beni üzerken devletime karşıda asi bir vatandaş olmaya itmektedir. 
Tüm bunlar bir yana bölgede sürekli tırmanan gerginliklerden sonra birde Basra’da çıkan olaylar yeni bir iç karışıklık ve vesayet savaşlarının fitilini ateşleyebilir mi sorusunu akıllara getirirken, oluşabilecek yeni mülteci akınlarının Türkiye için gerek ekonomik gerek te sosyolojik boyutlarının ülkeyi nasıl bir uçurumun eşiğine getireceği konusu insanları yavaş yavaş düşündürmeye başladı. Son dönem de yaşanan büyük ekonomik dalgalanmanın, gerek ithalat gerekse de ihracat anlamında büyük sıkıntılar yaşatması, ülke içinde bir takım fırsatçıların bu durumları bahane ederek akla ziyan bir şekilde fiyat artırımlarına gitmesi, Türk halkı için çok olumsuz etkiler yaratmıştır. Bu etkilerin uzun bir süre silinemeyeceğini daha önceki tecrübelerimizden bilmekteyiz. Bütün bu olumsuzlukların üzerine yeniden gelecek olan bir mülteci akını ve bu akının etkileri tüm bu yaşadıklarımızın üzerine tuz biber ekecek ve bizleri içinden çıkılmayacak bir duruma doğru sürükleyecektir.
Ülke ve halk olarak gerçekten güçlü bir millet olduğumuz kesin. Küresel çaptaki bu tip olayların ülkemizdeki yansımaları yadsınamaz bir gerçek ve ben bu güçlü milletimiz sayesinde bu yansımaların bir gün tamamen ortadan kalkacağına inanıyorum. Burada başını ellerinin arasına alıp doğru düşünmesi gerekenler ise bizim devlet büyüklerimiz ve değerli idarecilerimizdir. Onların yapacağı yanlışlar belki de bizleri içinden çıkılmayacak büyük sorunların içine doğru götürecektir. Halk bir yere kadar sabredebilir. Ancak bir yerden sonra herkes sorumlu olduğu insanları ve nefisleri düşünerek davranabilirler. İnşallah ülkedeki sıkıntılar insanları nefsi düşünme boyuta getirecek kadar ileri gitmez ve bu kötü günlerde bir gün mazide kalır.