casino siteleri

Malatya'da Zirve Yayınevi davasının 112. duruşması görüldü

Malatya Haber Girişi : 31 Mayıs 2016 21:45
Malatya'da Zirve Yayınevi davasının 112. duruşması görüldü

Zirve Yayınevi davasında esas hakkında savunmasını yapan İstihbarat Astsubay AbdullahAtılgan; hakkındaki iddiaları yalanladığını belirttiği 100’e yakın resim belge sundu. Atılgan, “Emniyet Teşkilatının saygıdeğer mensupları sözlerim sizler için değildir. Emniyetiçerisinde ABD’li gizli servis elemanlarından destek alan bir grubun, bize kurulan tezgâhın en önemli ayağını oluşturduğu basın yayın organlarında söylenmektedir. Ben de aynı düşüncedeyim. Sahte rapor hazırlayan, kanunsuz ortam ve telefon dinlemesi yapan, aşağılık şantaj kasetleri çeken, ifade ve iddianame hazırlayan merkezlerin varlığı herkesin malumudur.” dedi.

Malatya’da 3 misyonerin öldürüldüğü Zirve Yayınevi davasının 112. duruşması Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Duruşmaya olayın cinayet zanlıları olan ve elektronik kelepçe ile 2 yıldan beri adli kontrol ile evlerinde tutulan Emre Günaydın, Abuzer Yıldırımve Salih Gürler, olayın terör örgütü kapsamında yargılanan eski Malatya İl Jandarma Komutanı emekli Albay Mehmet Ülger, eski Malatya İl Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı Haydar Yeşil, istihbarat astsubayları Murat Göktürk ve Abdullah Atılgan, İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Ruhi Abat, Uzman Çavuş Mehmet Çolak, Levent ErcanGelegen ve Hüseyin Yelki katıldılar. Duruşmaya yine 2 yıldan beri evlerinde elektronik kelepçe ile tutulan olayın cinayet zanlıları Hamit Çeker Elbistan Adliyesi'nden, Cuma Özdemir ise Darende Adliyesi'nden görüntülü sistem ile katıldılar.

Mahkeme Başkanı Vedat Koç, davanın gizli tanığı ve sanığı İlker Çınar’ın HSYK müfettişlerine vermiş olduğu ifadesinin mahkeme dosyasına ulaştığını, gizli tanık ve sanık İlker Çınar’ın yurtdışına çıkış yasağının devam ettiğinin Emniyet Genel Müdürlüğü Tanık Koruma Dairesi’ne, yine gizli tanık ve sanık İlker Çınar hakkındaki tanık koruma kararının da Adalet Bakanlığına bildirildiğini kaydetti.

Davada mağdur tarafın avukatı, esas hakkındaki savunmalarını yapmak için kendilerine süre verilmesini talep etti. Duruşmada esas hakkındaki savunmasını mahkemeye sunan İstihbarat Astsubayı, savunması ile birlikte 2 adet klasörden oluşan ek belgeleri teslim etti.

“KOLTUK DEĞNEKLERİYLE AYAKTA DURURKEN, ‘KAÇABİLİRİM’ DİYE BENİ TUTUKLATAN SAVCI ÖZ’ÜN KENDİSİ KAÇMIŞTIR”

Uzman Çavuş Mehmet Çolak, “Her şey ortada” diyerek kendileri hakkında haksız olarak tutuklama ve yargılamaya neden olan savcı, hakim ve emniyet görevlileri hakkında işlem yapılmasını talep etti.

Duruşmada esas hakkındaki savunma dosyalarını sunarak kısa bir ifadede bulunan İstihbarat Astsubayı Abdullah Atılgan, kendisi hakkında öne sürelin iddiaları yalanlayan resmi evraklardan oluşan 100’e yakın belgeyi savunması ile birlikte mahkemeye sunduğunu aktararak, “Mersin İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde Aşırı Sağ Faaliyetler Tim Komutanlığı görevimi icra ettiğim dönemde 17 Mart 2011 tarihinde firari eski savcı Zekeriya Öz’ün talimatıyla gözaltına alınıp, 21 Mart 2011 tarihinde şu an açıkta olduğunu basından öğrendiğim dönemin Beşiktaş 11.Ağır CezaMahkemesi Üyesi Birol Bilen tarafından ‘Silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçundan tutuklandım. Tutuklandığımda dikişleri yeni alınmış, ayağından ağır bir ameliyat olmuş, koltuk değnekleriyle bile zor yürüyen biriydim. İşte bu durumda ve raporlu olan şahsımı kaçma şüphesinden dolayı tutuklattıran Zekeriya Öz’ün kendisi kaçmıştır. Savunmamda,İlker Çınar denilen müfterinin söylemiş olduğu tüm yalanlarını, ilgili kurumlardan istemiş olduğum resmi belgelerle ortaya koydum. Tutuklu olarak bulunduğum esnada yasal haklarımı kullanarak temin ettiğim bu resmi belgeleri bizleri yargılayan özel görevli mahkemenin temin etmesi için defalarca talepte bulundum. Ama nafile hiçbir talebim yerine getirilmedi. Getirilmeme sebebi yalancı tanığın iftiralarının ortaya çıkma korkusu idi. Dilekçelerime cevap veren her resmi kurum İlker Çınar’ın nasıl bir yalancı olduğunu ortaya koymuştur. Gerçekleri söyleyen bu belgelerden rahatsız olan mahkeme başkanıHayrettin Kısa, gelen resmi belgelerin içeriğiyle değil de, belgeleri nasıl temin ettiğimin peşine düşmüştür.” ifadelerini ileri sürdü.

“İNGİLTERE KRALİYET BAŞSAVCILIĞI KADAR ADİL OLAMADILAR”

Astsubay Atılgan, şöyle konuştu: “Bilindiği üzere Sokrates, savunmasının başlangıcında der ki, ‘Beni suçlayanların dayandıkları gerekçeyi ve onların sizin üzerinizdeki etkisini tam olarak anlayabilmiş değilim. Fakat öyle dikkat çekici konuşuyorlar ki, ben bile kim olduğumu unuttum bir an.’ Bizler de bu kumpas davasında evrensel hukuk normlarına aykırı bir şekilde suçsuzluğumuzu ispatlamak mecburiyetinde bırakıldık. Hukuk kuralları, 'İftirayı at, iftira olmadığını sanık ispatlasın' şeklinde değildir. Eğer soruşturmada ve kovuşturmada görevli makamlar yeteri kadar görevlerini yaparak bu resmi belgeleri ilgili kurumlardan istemiş olsa idi ben hiçbir yere dilekçe yazmak zorunda kalmazdım. Bu kumpas davalarının iddianamelerini hazırlayan sözde Cumhuriyetin savcıları; Osmanlıyöneticilerini Malta adasında yargılayan ve ‘eldeki kanıtlarla’ yargılanıp cezalandırılamayacağına karar veren bir düşman ülkesi İngiltere Kraliyet Başsavcılığı kadar adil olamadılar. Kapatılan özel görevli mahkeme huzurunda yıllardır söylediklerimizin karanlığa atılan çığlıktan farkı yoktu. Ben ve diğer asker sanıklar, aslında tutuklanmayıp rehin alındık. Emniyet teşkilatının saygıdeğer mensupları sözlerim sizler için değildir. Emniyet içerisinde ABD’li gizli servis elemanlarından destek alan bir grubun, bize kurulan tezgâhın en önemli ayağını oluşturduğu basın yayın organlarında söylenmektedir. Ben de aynı düşüncedeyim. Sahte rapor hazırlayan, kanunsuz ortam ve telefon dinlemesi yapan, aşağılık şantaj kasetleri çeken, ifade ve iddianame hazırlayan merkezlerin varlığı herkesin malumudur. Yapılan tüm kalpazanlıkta parmak izlerini bırakmışlardır. Bizleri Beşiktaş Adliyesi'nde tutuklattıran ve tutuklayanlar, ‘düşman askerini esir almış muzaffer bir ordunun komutanları gibiydiler’. Yargı, mazlumun sığınacağı korunaklı bir liman, zalimin korkacağı bir silah olmalıdır. Ancak bizleri yargılayan özel görevli mahkeme ve soruşturmamızı yürüten özel görevli savcılar kesinlikle bu özellikte olmamıştır. Bu tür kumpas davalarıyla hainlik ve ihanetin odağı olan ve dış mihraklara uşaklık edenler, bu sanık sandalyesine oturup, vatana ihanetten mutlaka yargılanacaklardır.”

“ORTADA OLMAYAN BİR MAİL VE ORTADA OLMAYAN BU MAİLİN İÇERİĞİ İLE BU DAVAYA SANIK YAPILDIM”

Astsubay Atılgan savunmasında şu ifadeleri ileri sürdü: “Bu kumpas olayında açığa çıkmayan ve bu güne kadar hiç araştırılmayan üç konu için sayın heyetin dikkatini çekmek istiyorum. Sayın heyetten tek isteğim bu söyleyeceğim konuların araştırılarak açığa çıkarmasıdır. Birincisi, İlker Çınar’ın tanıklık yaptığı on beş günlük kayıtların incelenmesi. Bu inceleme neticesinde bu yalancıyı kimlerin kullandığının ortaya çıkacağı düşüncesindeyim. Çünkü; İlker Çınar tanık olarak dinlenirken hiç aramadığı ve irtibat kurmadığı Sayın Hurşit Tolon’un numarasını hatırlamakla kalmayıp numaranın hangi yılda, hangi ayda aktif olarak kullanılmaya başlandığını hangi yılda, hangi ayda kapatıldığını söylemiştir. Bir telefon numarasının ne zaman alınıp, ne zaman aktif hala gelip ve ne zaman kapatıldığı bilgilerini sizlerinde çok iyi bildiği gibi ya TİB başkanlığı ya GSM merkezi ya da istihbarat birimleri bilebilir. İlker Çınar’ın bu bilgiyi duruşmada verilen ara sonrası salonda bulunanlara söylemesi İlker Çınar’ın kimler tarafından yönlendirildiğini ve kimler tarafından kullanıldığını açıkça göstermiştir. İlker Çınar tanık olarak dinlenirken yanında TİB başkanlığından ve GSM merkezinden görevliler olmadığına göre, geriye tek bir seçenek kalıyor oda yanında bulunan emniyet görevlileri. Tüm bunlar kapatılan özel görevli mahkeme huzurunda olmasına rağmen, Allah rızası için mahkeme başkanı Hayrettin Kısa İlker Çınar’a ‘sen bu bilgileri nerden biliyorsun’ şeklinde bir soru sormamıştır. Sormadığı gibi biz ve avukatlarımızın bu yöndeki sorularımızı da engellemiştir. İkincisi; savcı Şeref Gürkan’ın başka bir cinayet davasından hüküm giyen bir şahsı cezaevinden getirterek zirve davası hakkında sohbet etmesi olayı. Soruşturmasında ve kovuşturmasında görev almamış bir savcı, başka bir cinayet davasından hüküm giymiş bir şahıs ile sahte bir hazırlık numarasıyla hükümlüyü cezaevinden getirtip ne konuşmuş olabilir acaba? Bu hükümlüyle neyin pazarlığı yapıldı? Veya bu hükümlüye verilen hangi vaatler tutulmadı da çağırıp sohbet etme gereği duyuldu. Bu konu ile ilgili Jandarma Başçavuş Necmi Tengillimoğlu huzurda ifade vermişti. Savcı şeref Gürkan ile mahkûmun görüşmesi esnasında yanlarında bulunan kolluk görevlisinin ifadesi alınmamıştı. Araştırılmasını istediğim üçüncü ve son konu ise; Taraf Gazetesinin e-posta adresine 20/11/2008 tarihinde sabah saatlerinde Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili olarak, Levent Ercan Gelegen, Veli Küçük ve Abdullah Arıkan isimlerinin geçtiği sözde bir ihbar mailinin gelmesi ve müdahil avukatlarının sözde ihbar maili hakkında araştırma yapılması konulu dilekçeleri. Sözde ihbar maili Taraf gazetesine, 20 Kasım 2008 tarihinde geldiği iddia ediliyor. Sözde ihbar mailinin Taraf gazetesine geldiği günün ertesi günü, henüz ihbar maili ile ilgili haber Taraf gazetesinde yapılmamış iken, 21 Kasım 2008 tarihinde Malatya Cumhuriyet Başsavcılığına Taraf gazetesine gönderilen sözde ihbar mailinin içeriğinden alıntılar yazılarak ismi geçen şahısların araştırılması içerikli bir dilekçe sunulmuştur. Bugüne kadar ortada olmayan bir mail ve ortada olmayan bu mailin içeriği hakkında araştırılması için savcılığa sunulan dilekçe ile bu davaya sanık yapıldım. Efendim; bu talep dilekçesinin sunulmasında ne var diyebilirsiniz? Taraf gazetesine geldiği iddia edilen ihbar maili gazetede yayınlanmış olsa tamam. Haber yapılmış ilgililer de haberi okuyunca gerekli müracaatı yapmış denir. Ancak sözde ihbar maili gazeteye daha yeni ulaşmış ihbar mailinin içeriği ile ilgili haber henüz basında yayımlanmamıştır. 16 gün sonra yani, 06 Aralık 2008 tarihinde yayınlanacak olan bir haberle ilgili daha yayınlanmadan bilgi sahibi olunup, güvenlik güçlerine haber verilmeden mailin içeriğinin araştırılması için talepte bulunulmasının takdirini sayın heyete bırakıyorum. Taraf gazetesine geldiği iddia edilen bu sözde mailden güvenlik güçleri ve istihbarat birimlerinin bile haberi yok iken, talepte bulunanların nasıl haberi oldu diye kendi kendime sormadan edemiyorum. Bu konu hakkında da araştırma yapılmasını talep ediyorum.”

“10 DAKİKADA ANLAŞILACAK BİR MEVZU YÜZÜNDEN DAVA 9 YILDIR DEVAM EDİYOR”

Davanın cinayet zanlısı Abuzer Yıldırım, kendisinin cinayet işlemediğini ve cinayeti engellemeye çalıştığını iddia edip, cezaevindeyken üniversiteyi bitirdiğini ve KPSS’ye girdiğini söyleyerek, hakkında berat verilmesini talep etti.

Sanık Levent Ercan Gelegen ise “29 Ocak 2005 tarihinde Tarsus’ta ne yaşandı? İlker Çınar’ı televizyonlara çıkartmak için neler yaşandı? İlker Çınar’ın gizli tanık olmasından kimler çıkar sağladı? 10 dakikada anlaşılacak bir mevzu yüzünden 9 yıldır bu dava devam ediyor.” dedi.
Mahkeme heyeti, duruşmaya ara verdi.

YouTube Haber arası