casino siteleri

15 TEMMUZ DARBE KALKIŞMASI

 

“Unutma..!!

Her karanlık gecenin bir sabahı vardır.

Her kışın baharı vardır.

Karanlıktan aydınlığa çeviren, hüzünleri ferahlığa tahvil eden, bir yüce el, bir yüce kudret vardır.

Yusuf’u kuyudan alıp, Mısır’a Sultan eden bir güç vardır.

Musa’yı Firavun’un sarayında yetiştirerek, oraya hakim kılan bir güç vardır.

Firavunları, zalimleri, hainleri zillete mahkum eden, mazlumun ahına cevap veren, sabredeni mutlaka zafere ulaştıran bir irade vardır. ”

(Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy)

 

SUNUŞ

Aslında bu konuda kitap yazmayı hiç düşünmüyordum. Arkadaşlarımdan biri (tiyatro sanatçısı Ebubekir Yalınız) , 15 Temmuz darbe girişiminin henüz dördüncü gününde yanıma gelerek; “üstat, bu konularda yeni bir kitap yazmak sana farz oldu artık” dedi.

Arkadaşımın söyledikleri önce kulak vermedim. Olay daha çok yeni, koskoca bir ülke diken üstünde… Kimin ne olacağı belli değil. Gündem baş döndürücü bir hızla değişiyor, akşam yatıp sabah kalkma gibi hiç kimsenin garantisi yok…

 Evet, bu aziz millet, 15 Temmuz gecesi Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ)’ye karşı kahramanca verdiği direnişte zafer elde etmişti ama tehlike henüz geçmemiş, insanlar 81 il ve tüm ilçelerde, her gün saat 20.00’den sonra meydanlara dökülerek Milli İrade Nöbetlerini tutmaya devam ediyordu. Tüm bu kafa karışıklığı ile ben bu konuda bir kitap yazabilecek miydim? Yazsam bile ne kadarını, olayların kaçta kaçını yansıtabilecektim? 

Bir taraftan da kendi kendime, “hakikaten doğru söylüyor arkadaş, tarihe not düşmek adına, yazması elzem olan bir konu, bir sonraki nesle aktarmak, unutmamak ve unutturmamak için yazılması elzem bir konu …”

‘15 Temmuz Askeri Darbe Kalkışması’ mutlaka ama mutlaka yazılmalı ve kitap olmalıdır lakin ben bu konuda ne kadar yazabilirdim. Hem yazacak o kadar tecrübeli kalemler varken… Olayı daha geniş perspektifte ele alabilecek, bir sonraki nesle aktaracak o kadar naif kalemler dururken ben mi yazacakmışım?

Arkadaşım bir kere söylemişti ya, ilk başta kulak vermediğim  bu konu meğer bende bir bilinçaltı oluşturdu.  Her konuşulduğunda; gazete okur, televizyon izlediğimde adeta; ‘beni de yaz, beni de yaz’ diye kafamda yüzlerce ses duymaya başladım. Günü birlik yaşadığımız olaylar beni heyecanlandırıp klavyenin tuşlarına yaklaşırken, ‘ula oğlum akıllı ol, bu büyük bir iddia, bu iddianın altından çıkamazsın, roman değil ki oturup yazasın, tarih yazacaksın, daha doğrusu milletin yazdırdığı tarihi kaleme alacaksın, olayları doğru okumak, doğru değerlendirmek ve doğru verebilmek gerekir. Bu konuda göz nuru, zihin emeği verirsin, zaman feda eder yorulursun ancak, ‘ikinci bir kurtuluş savaşı’ veren bu aziz milletin kahramanlıklarını hakkıyla veremediğin zaman vebalı kalır üstünde. Bu vebali çekmeye hazır mısın?’ şeklinde kendi kendime düşünürken bir taraftan da kendi kendime güven vererek; ‘bu olayı yalnız ben değil, birçok yazarlar yazmalı. Herkes baktığı pencereden gördüklerini kaleme almalı ve tarihe not düşmeli. Tarihin kara sayfalarında mutlaka yerini almalıdır 15 Temmuz Askeri Darbe Girişimi, hem de -özelde- 79 bin insanın bizatihi gözlerinin önünde cereyan eden, özelde ise tüm dünyanın naklen izledi bu olay sıcağı sıcağına kaleme alınmalı, ilerde konuyla ilgili araştırma yapmak isteyenlere sağlam kaynak bırakılmalı ve olayı çalmak isteyenlere; milletçe verilen bu başarıyı ilerde yanlış aktarıp, çalmak isteyenlere fırsat vermemek için cilt cilt kitaplarla tarihe not düşmeliyiz…

Elli yaşına merdiven dayamış birisi olarak bu güzelim ülkemde onca darbelere şahit olmuştum ama hiçbirini bu kadar kin ve öfke dolu, öç alma duygularla, sinsice ve de kahpece bir darbe görmemiştim. Darbecilerin hiçbiri, milletin tankıyla, tüfeğiyle milleti bombalamamıştı.

Hem darbeler, mevcut iktidarın pasif ya da halkı kötü yönettiği için olurdu ama bu darbe, Cumhuriyet döneminden bu yana halkı iyi yönettiği halde, halkın maddi ve manevi olarak en refah bir seviyeye çıkarttığı bir iktidara karşı yapılmıştı. Şimdi ben yazarsam bu olayların neresinden ve hangisinden başlayabilirdim ki, her biri kanlı ve acı dolu hikâyelerle dolu bir kalkışma…

15 Temmuz darbe gecesi, kalkışmanın ilk hamle adresi olan Boğaziçi Köprüsü (yeni ismiyle 15 Temmuz Şehitler Köprüsü) gözlerimin önüne geliyor.

 Köprü’nün Anadolu yakasında köprü trafiğini kapatmak üzere bir askeri araç ve ardından bir itfaiye aracı hareket ediyor ve köprünün Avrupa’ya geçişi askeri araç tarafından kapatılıyor. Trafik tamamen durduruluyor. Askerler köprü girişinde asker konuşlandırılıyor ancak Avrupa yakasından Anadolu’ya geçiş serbest bırakılıyor.

Tanklar köprü üzerinde halka ateş açınca vatandaşlar köprüye akın ediyor. Önde birkaç kadın var, binbaşı rütbeli bir asker halka doğru gidiyor ve elindeki silahla ateş açıyor. Halk biraz geri çekilir gibi oluyor. Bu sırada motorlu sivil bir vatandaş halka doğru ilerlerken aynı asker silahıyla onu da vuruyor. Sonra talimat veriyor; “Halkın üzerine ateş edin!” diyerek bağırıyor ve asker önce bu talimata uymak istemiyor. Binbaşı, bu kez elindeki silahı askere doğrultarak, “yoksa sizi vururum’ diye tehdit edince askerler halka ateş etmeye başlıyor…

Türk bayrağından başka elinde hiçbir şey bulunmayan halka, köprünün kolonlarına yerleştirilen   askerlerden mermi yağdırılıyor!..

Not: Devam edecek…