TBMM’de görüşülen Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun kurulmasıyla ilgili
konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “Kendimizi annesine ekmek almaya
giderken katledilen Berkin Elvanların yerine koyalım.Yakınları Erzurum'da suda
boğulanların, Elbistan'da göçükte unutulanların, Samsun'da sele kapılanların, İstanbul'da
asansörle yere çakılanların, naylon çadırda yananların yerine koyalım. Eğer bu empatiyi
kurabilirsek insan haklarının yakıcılığını daha iyi anlayabiliriz.”dedi.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun kurulmasıyla ilgili çarpıcı bir konuşma yapan
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba,konuşmasına “İnsan
Hakları Kurumunun kurulmasıyla ilgili bir kanunu konuşuyoruz; maalesef ilgili bir bakan
yok. Tarım ve Hayvancılık Bakanı burada. İnsan hakları konusundaki AKP'nin duyarlılığını
görüyoruz. Bu kanun tasarısına göre oluşacak kurulun 11 üyenin 8'ini Bakanlar Kurulu, 3'ünü
de Cumhurbaşkanı seçecek. Bu kurulun üyelerinin tamamını iktidarın seçmesi kabul
edilemez.”diyerek başladı.
KENDİNİZİ KARAMANDAKİ ÇOCUKLARIN BABASININ YERİNE KOYUN
“İnsan Hakları Kurulunun bu hâli insan haklarına aykırıdır.”diyen ve insan hakları konusunun
önemini anlayabilmek için empati yapmak gerektiğini kaydeden Ağbaba, örneklerle konunun
ciddiyetini anlatmaya çalıştı. Ağbaba; “İnsan haklarının önemini anlamak için hakları elinden
alınan insanları düşünmemiz gerekir. İnsan hakkının ne olduğunu anlamak için empati
yapmalıyız. Bu yapacağımız empatiler acıdır ve yakıcıdır ancak örnek vermeliyiz ki bu
kanunun ciddiyetini anlayabilelim. Örneğin, kendimizi Karaman'da aylarca tecavüze uğrayan
10 yaşındaki çocuğun babası yerine koyalım. Kendimizi Pozantı Cezaevinde tecavüze
uğrayan bir çocuğun annesi yerine koyalım.Kendimizi cezaevine girerken çıplak aramaya ve
oyuk aramasına tabi tutulan genç bir kanının yerine koyalım. Ya da sokak ortasında çetelerin
katlettiği, elinde şiddete dair hiçbir şey içermeyen Ali İsmail Korkmaz'ın annesi Emel
Korkmaz'ın yerine koyalım. Ya da kendimizi annesine ekmek almaya giderken katledilen
Berkin Elvanların yerine koyalım. Yakınları Erzurum'da suda boğulanların, Elbistan'da
göçükte unutulanların, Samsun'da selde boğulanların, İstanbul'da asansörle yere çakılanların,
naylon çadırda yananların yerine koyalım. Eğer bu empatiyi kurabilirsek insan haklarının
yakıcılığını daha iyi anlayabiliriz. Eğer kendimizi bu haksızlığa uğrayanların yerine
koyabilirsek bu kurulun yapısını da bir kez daha anlayabiliriz.”ifadelerini kullandı.
İNSAN HAKLARI KURULUNDA İNSAN HAKLARI DERNEKLERİ YOK
“Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de insan hakları ihlallerinin bir numaralı faili
devlettir.”diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “Bu, yalnızca bizim ülkemize
özgü bir durum değildir. Dünyada bu tarz insan hakları kurumlarının kurulmasındaki amaç
devlet mekanizmasındaki görevlilerin işlediği hak ihlallerini tespit etmek ve önlemektir. Ama
bizde kurulmak istenen bu kurul, sıkça vurgu yapılan Paris Prensipleri'ne aykırıdır. Paris
Prensipleri'nde açıkça bu kurulun nasıl oluşturulacağını tanımlar. Bu prensiplere göre "Bu
kurul insan hakları ve ırk ayrımcılığına karşı mücadeleyle ilgili STK'lardan, sendikalardan ve
hukukçu, hekim, gazeteci ve bilim insanlarını bir araya getiren meslek kuruluşlarının, din ve
felsefi akımlarının, üniversitelerin ve nitelikli uzmanların, Parlamentonun vesaire katılımıyla
oluşur." diye yazıyor. Şimdi, tekrar bu kanuna oy verecek değerli milletvekilleri ellerini
vicdanlara koysunlar, bir düşünsünler. Bu kurula bir tane sivil toplum örgütü,örneğin, İnsan
Hakları Derneğinden MAZLUMDER'e kadar herhangi bir kurumun bu konuda katılımı
mümkün olacak mı?Tarafsız bir bilim insanı bu kurulda söz sahibi olacak mı? Geçmişte,
2002'de, bir İnsan Hakları Kurulu oluşturdunuz, Sayın Bakan da o zaman Bakandı. İbrahim
Kaboğlu'nu ve Baskın Oran'ı bu kurula aldınız, daha sonra terlikle kovalayarak, döverek
gönderdiniz.”dedi.
BU KURUL ‘DESTAN YAZAN’ POLİSLERİ DENETLEYEBİLİR Mİ?
CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba; “Cezaevinde, sokakta, herhangi bir yerde bir
işkenceyi, bir hak ihlalini denetlemek Hükûmetin atamış olduğu insanlarla yapılamaz. 10
Ekimde Ankara'nın göbeğinde bir katliam oldu. Yaralılar ambulans beklerken o insanları
korumayan polis, insanların üzerine gaz bombası sıktı. Bu kurul bu olayı araştırabilir mi?
Gezi eylemlerinde Taksim'de bir palalı insanın bir genç kıza yani sizin kardeşinize
saldırdığını bir düşünün ve bu kurulun nasıl bir işlem yapacağını lütfen hesap edin. Soma'da
Cumhurbaşkanının bir danışmanı, asgari ücretle geçinmek zorunda kalan bir madenci çocuğu
tekmeledi. O tekmelenen çocuk ne oldu biliyor musunuz? Özgür Özel yakından takip ediyor,
o çocuk ekmeğe muhtaç edildi ve ceza aldı. O tekmeleyen insan görevinde yükselmeye
devam ediyor.Bir AKP milletvekili kendini Ethem Sarısülük'ün annesinin yerine koysun.
Sokağın ortasında, Kızılay'ın göbeğinde bir tane insan hedef alınarak, öldürülerek katlediliyor
ve o polis kahraman gibi karşılanıyor. Ne diyor dönemin Başbakanı? "Polis destan yazıyor."
Diyordu. O destan yazan polisler bu kurul tarafından denetlenebilir mi?”dedi.
BİR TANE FARKLI DÜŞÜNEN MÜDÜR BIRAKMADINIZ
“Geçtiğimiz dönemlerde bir paralel bahanesiyle Türkiye'deki bütün okul müdürlerini
görevden aldınız.”diyerek konuşmasını sürdüren CHP’li Ağbaba; “ İddiayla söylüyorum: Bir
tek, laik, demokratik cumhuriyete inanan, cumhuriyetçi, yurtsever okul müdürü kalmadı.
"Paralel yapıyı görevden alacağız." dediniz ama bir tane Alevi okul müdürü bırakmadınız, bir
tane solcu okul müdürü bırakmadınız, bir tane MHP'li okul müdürü bırakmadınız yani kısaca,
bir tane AKP'li olmayan okul müdürü bırakmadınız. Uygulamalara baktığımız zaman, bu
kurulun nasıl oluşacağını anlamak için kâhin olmaya gerek yok. Bir tane sizden farklı
düşünen vali yok, emniyet müdürü yok, kaymakam yok, hatta ve hatta belediyelerinizde
temizlik işçiliği yapan bir tane vatandaş yok. O nedenle bu kurulun bu yapısıyla oluşması
insan haklarına aykırıdır.”ifadelerine yer verdi.