casino siteleri

BİR HELİKOPTER DÜŞMÜŞTÜ!

Bundan 9 yıl önce televizyonu açtığımda rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nu taşıyan helikopterin düştüğü haberi canlı veriliyordu. Nefesimi tutmuş televizyondan ayrılamadığımı hiç unutmuyorum. Şükür ölmediklerini, telefon ile canlı bağlantı kurulduğunu duyunca o günün teknik- teknolojik imkanlarıyla kolaylıkla kendilerine ulaşılabileceğinden emin olduğumu da unutmuyorum. Zaman ilerleyip kendilerine ulaşılmadığını izledikçe yine iğrenç senaryoların-tuzakların zihnimde dayanılmaz şimşekler çaktığını da unutmuyorum. Korktuğum iğrenç senaryolar, zihnimde işgal ettikleri yeri arttırdıkça ümidimin tükendiğini de unutmuyorum. İnsanların adım adım kan kaybı ve donarak ölüme gittiklerini, sadece ekranda izlemenin acizliğini de unutmuyorum.  Ve halen zihnimi kemiren soru: Gerçekten yapabileceğim bir şey yok muydu?
O günlerde bu olayı aşağıdaki şekilde ajandama not düştüm ve bekledim. Farklı bir gelişme olur mu? Artık beklemeye gerek kalmadığını düşünüyorum.
“ Bundan dört gün önce 25.03.2009 da Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki beş kişiyi Yozgat’a götüren helikopter, Maraş’ın Göksun İlçesi Döngel Köyü yakınlarında saat 16:00 sıralarında düştü. Olayın hemen akabinde 10-15 dakika içerisinde helikopterde bulunan İhlas Haber Ajansı muhabiri İsmail Güneş 112 acil servisi cep telefonundan aradı, kazayı bildirdi. Kendisinin bacağının kırık olduğunu, diğer arkadaşlarının da kötü durumda olduğunu, ölü-yaralı olabileceklerini söyledi. Nereden gelip nereye gitmekte olduklarını hatırlamadı. Bu bilgiyi de yanındaki birine seslenerek sordu ve acil servise anlattı. Yardım çağrılarını hep yineledi. Durumlarının ve hava koşullarının kötü olduğunu söyledi.  Havanın soğuk olduğunu, çok ÜŞÜDÜKLERİNİ söyledi. Acele edilmesini yinelemeye devam etti. Acil servis ise emniyetin sinyal yerini tespit etmeye çalıştığını, biraz daha dayanmalarını tekrarlıyordu. İsmail: Hala yerimizi tespit edemediniz mi? Burası çok SOĞUK. Kötü durumdayız… Bu diyalog 20 dakika kadar sürdü. İsmail hatırlatmaya devam ediyordu: Acele edin. Telefonumun şarjı bitmek üzeredir,…  bitecek. Ve şarj bitti. Fakat SOĞUK bitmedi daha da şiddetlendi. Ben de üşümeye başladım evde. Çenem, elim, kolum, dizlerim titremeye başladı. Soğuktan donuyoruz diyenlerin feryadını duydukça, ekran başında kendilerini takip eden ailelerini düşündükçe ben de üşümeye başladım.  Hava gerçekten çok SOGUKMUŞ. Çok soğuk rüzgarlar esiyor. 
Helikopterin sinyal cihazından hiç sinyal gelmedi. Bazı kaynaklar tam on saate kadar kendilerinden telefon sinyali alındığını söyledi.  Cep telefonu sinyalinden kişiyi adım adım takip eden güçlerin şarjı bitti. Yaz- kış demeden dağlara- Kandil’e operasyon yapan, Kandil Dağı’ndaki bir kişiyi/ PKK’lıyı anında görüp Diyarbakır’dan uçak kaldırıp üzerine bomba yağdıranların şarjı bitti. Antalya’daki Komando Eğitim Merkezi’ni tanıtırken; en zor şartlarda bile havadan-karadan operasyon yapabilen, uçurumlardan hızlıca inerken ateş edebilen, helikopterle her yere onlarca kişiyi anında indirebilenlerin şarjı bitti. Kendi tabirleri ile: PPK’lı teröristi ininde vuran güçlerin bu kazadaki insanların yaşamasına destek olmaya sıra gelince şarjı bitti.
İlk gün 250 asker ve yanılmıyorsam bir helikopter aramayı sürdürdü. Türk Devleti’nin başka helikopteri yok muydu? Kobraların, skorskylerin hepsinin şarjı bitmişti. Hele Şu sinyal yerini tespit edenlerin durumunu hiç anlamadım. Bunun nasıl yapıldığını, hangi şartlarda ölçülebildiğini bilmiyorum. Fakat ne derece inanılmaz yer tespitleri yapıldığını medyada okuyorum.
İsmail’in yardım çığlıklarına ilk gün seferber edilen gücün yetersiz olduğunu düşünüyorum. Köylüler düşme sesini duyduklarını söylüyorlardı. Köylüler hemen harekete geçmişti. Fakat bu zor hava ve konum koşullarında köylü ne yapabilir, onlarca kilometrelik karlı dağ yollarını ne kadar aşabilir? Köylünün vicdanın şarjı hep doludur şimdi de doluydu. Büyük güçlerin vicdanın şarjı bitmişti.
Kişiler yaralıydı. Belki kimisi hemen ölmüştü. Yaralılarsa hava sıcaklığının -10, -15 santigratderece olduğu bir yerde kaç saat yaşayabilirler ki? Yaralı halleriyle kurtlara yem mi oldular acaba? Eğer kazaya uğrayan kişiler devlet gücünü elinde bulunduranların çocukları - yakınları-kendileri olsaydı acaba ilk saatlerdeki arama kurtarma çalışmaları yine bu kadar mı olurdu? Yoksa planlanan sadece bu kadar mıydı?
İkinci ve sonraki günlerde arama kurtarma faaliyetlerine yeterli miktarda ekipmanın gittiğini düşünüyorum.  Fakat kurtlar yememişse bile cenazeler donmuştu artık.
İlk gün helikopterle düşenlerden hiç kimse Döngel Köyü’ne ne döndü ne de geldi. İki gün (yaklaşık 48 saat) sonra köyden 17 kişi helikopterin yerini ve beş kişinin cesedini tespit etti. Bundan bir gün sonra devletin güçleri olay yerine ulaştı. Bundan nasıl bir ders çıkarılmalıdır? Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte dört kişinin daha cenazesini bulup getirdiler. İsmail Güneş yoktu aralarında. İsmail Güneş bacağı kırılmıştı. Cenazesi bu gün, helikopter koltuğuyla kayarak 400-500 m aşağıda sığındığı kayanın kovuğunda bulundu. 
Allah rahmet etsin, yakınlarına sabır versin. 30.03.2009.”