casino siteleri

Çokkültürlülük ve Avrupa'da İslam Algısı

Çokkültürlülük meselesi dikkate alınmadan Avrupa Müslümanlarının mevcut durumu üzerine yapılan tüm analiz, tartışma ve söylemler sağlam bir zemine oturmayacaktır. Kısaca, bir toplumdaki farklı kültürlerin bir arada yaşaması anlamına gelen çokkültürlülük, farklılıkların huzurlu bir şekilde yaşamasına çoğu zaman imkan sağlayamamaktadır.

 

Almanya ve Fransa’dan sonra en çok Müslüman nüfusa sahip olan İngiltere’de çokkültürlülüğe karşı olumlu bir bakışın olduğu söylenemez. Bunu son genel seçimler öncesi ve sonrasında ortaya konan göçmenler üzerine dillendirilen politik söylemler üzerinden daha iyi gözlemleme şansı elde ettiğimizi söyleyebiliriz. Bu bağlamda diyebiliriz ki, İngiltere’de yaşayan Müslümanların İngiliz Hükümeti ve toplumu ile olan ilişkisi, ırksal eşitliğin ve çok kültürlülüğün artıcı gelişimi açısından değerlendirilmelidir.

 

Çokkültürlü politik gelişmeler özellikle 1990’larda büyük bir ivme kazanmıştır. Ancak çokkültürlülüğün bir kriz durumu olarak görülmesinde New York (11.09.2001), Madrid (14.03.2004) ve bir yıl sonrasında iki hafta arayla Londra’da(07.07.2005 ve 21.07.2005) yapılan saldırılar etkili olmuştur. Saldırıların kaynağı noktasında yapılan çeşitli iddialar, Batı toplumlarında uluslararası İslami gruplara karşı büyük bir korkunun oluşmasını engelleyememiştir.  

 

Son olarak ISID (Deaş)’in Suriye’deki faaliyetleri ile Fransa’daki Charlie Hebdo saldırısı ve bunların İngiltere’ye ciddi yansımaları İslamofobinin en üst seviyelere çıkmasına neden olmuştur. ISID’in İngiltere açısından önemi, zaman zaman askeri kaynağını bu ülkedeki Müslümanlardan da sağlandığı düşüncesi oluşturmaktadır. Öyle ki birçok genç kızın Türkiye üzerinden bu örgüte katılma serüvenleri BBC başta olmak üzere hemen hemen bütün medya organlarının ilk sayfasından tüm okurları ile paylaşılmaktadır.

 

Farklı kültürlerin, dinlerin ve bunların sonucu olarak da düşünsel faaliyet ve dünya görüşlerinin bir arada bulunduğu İngiltere toplumunda, ISID gibi bir hareketin tüm eylemleri İslam dinine mal edilmekte ve Müslümanlara karşı bakışın da önceki eylemlerde olduğu gibi bir İslamofobi çerçevesinde şekillendiği görülmektedir.

 

Aslına bakılırsa her ne kadar tarihin bazı kesimlerinde kendileri de bazı eylemlere şahit olsalar da, Avrupa toplumlarının Müslümanlar hakkındaki yargılarını daha çok yaşamış oldukları ülkenin dışında gerçekleşen sözüm ona İslami hareketlere göre oluşturduğunu söyleyebiliriz. Buna muktedir olan güç ise bireylerin algılarıyla oynayan, olayları manipüle etme sanatının zirvesinde, istedikleri gibi at koşturan batı medyasının ta kendisidir. Kendi dini ve kültürel hazinenizin bilinçliliği size karşı yapılan tüm fiillerin gerçek niyetini gözler önüne sermenizi kolaylaştıran önemli bir etkendir. Ancak sizden olmayan veya sizi tanımayan ya da önyargılı olan birinin sizinle ilgili sunulan bilgileri hazmetmesi hiç de zor olmayacaktır.

 

Aslında bir İngiliz ile aramızda geçen konuşmanın bir bölümünü anlattığımda bu durumu daha net görme fırsatı elde edebileceğiz.

 

Kendisi ile yaklaşık iki ay önce Londra’da bir Türk restoranında bir araya geldik. Daha önceki görüşmelerimizde Türk yemeklerinin çok güzel olduğunu söylediğinde benden bir davet beklediği izlenimini hissederek kendisini Londra’daki en meşhur Türk restoranlarından birine götürdüm. Tabi ki burada yemeklerin güzelliklerinden bahsetmeyeceğim.

 

Biraz çekingen ve söylediğinde mahcup olacağını düşündüren bir edayla Müslümanlar hakkında soru sormak istediğini fakat seni incitecek bir durum ise sormayacağını ifade etti.

 

Gayet tabi olarak bundan memnun olacağımı kendisine söyledim. İlk sorusu tahmin edileceği üzere ISID üzerineydi.

 

Ne düşünüyorsun dedi bu grup hakkında?

 

Bana gerçek Müslümanlığın ne olduğunu anlatma fırsatı verdiğin için çok teşekkür ederim dedim öncelikle. Diğer taraftan soruna gelecek olursak bir Müslüman olarak masum insanları öldüren hiçbir grubun İslam’ı temsil etmediğini aksine dinimizin insanlara, insanlığa büyük değerler verdiğini ve toplum olarak her zaman bu tür eylemlerin karşısında olduğumuzu ifade ettim.

 

 Peki dedi ama bu tür eylemleri yapan kişiler de Müslüman olduklarını iddia ediyorlar, hangi İslam gerçeği yansıtmaktadır?

 

Doğru diyorsun dedim. Tamam o zaman sen karar ver hangisi İslami hareketin özünü yansıtmaktadır? İslam manası itibariyle de barışı esas almaktadır. Zulme başkaldırır ancak mazluma yumuşaktır. Burada ana noktası İslam’ın mazlumlardır, suçsuz insanlardır.

 

Bugün Ortadoğu’ya baktığımızda başka dinden olan değil kendilerinin Müslüman olduklarını iddia edenlerin Müslüman kanı döktüğünü görürüz. Burada bir çelişki yok mu?

 

Evet var ama aynı zamanda bir algı operasyonu da var. O da sizin beslendiğiniz medyadır. Siz bize ait hikayeleri bizden olmayanların bakış açıları ile okudunuz her zaman. Onun için bugün bana bu fırsatı verdiğin için minnettarım.

 

Beni tasdik eder bir tavırla kafasını salladı. Bugün toplumlara yön veren güçlerin algısal operasyonlarını aşabilirsek bizden olmayanları gerçek manasıyla anlayabilir, ön yargılarımızı yıkabiliriz.

 

Bu konuşmada şunu bir kez daha müşahede etme fırsatı buldum. Müslümanlar olarak gerçek İslam’ı tüm dünyaya anlatmak mecburiyetindeyiz. Sürekli bilgi tüketilen bir dünyada insanlık en çok da gerçek İslam’ı tanımaya ihtiyaç duymaktadır. Onlar istemeseler de bizler buna mecburuz. Bu bakımdan Türkiye’nin bu vesileyle İslam dünyasının mesajını dünyaya iletecek ve menfaatlerini koruyacak olan TRT WORLD kanalının bu kutlu yolda bir başlangıç olmasını temenni ediyorum.