casino siteleri

Gör !

Saat akşam beş civarı. Bir koşturma yağmuru  yağıyor insanımızın üzerine. Eve yetişme çabaları, akbil doldurma kuyrukları, ekmek almak için fırına girenler, akşam satışını yapmak için bekleyen esnaf, tatlı götüreyim bugün eve diyenler, okuldan henüz çıkmış yorgun zihinler ve daha neler neler...

Bir adam da koşturmadan payını almak için bekliyor. Kolları yok. Omuzdan, iki kolu yok. Uzaktan bakınca elleri ceplerinde,  sananlar oluyor ki yanılıyorlar. Bir kazada belki, bir hastalıktan belki, bir bomba patlamıştır yakınında belki… Bir adam ki, bekliyor belkileriyle. Koşturmadan payını almak üzere…

Sabah sekiz civarı. Bir koşturma yağmuru yağıyor insanımızın üzerine. Okula ya da işe yetişme çabaları, akbil doldurma kuyrukları, kahvaltı yapmamışların simit sıraları, gözünü açar açmaz aynaya koşanlar, gözü yarı açık yürümeye çabalayanlar, boş, uykulu zihinler ve daha neler neler…

Bir adam ki umursamaz. Koşturmanın üzerine yorganını çekmiş uyuyor. Mışıl mışıl ama sokağın ortasında! Yanından insanlar geçiyor. Kimi yeni almış botları eskimesin diye usulca atıyor adımlarını, kimi topuklarının sesini bırakıyor asfalt üzerine, kimi uykulu gözleriyle fark etmiyor bile bu evsiz adamı…

Akşam yedi civarı. Bir koşturma yağmuru ki yağıyor her gün insanların üzerine. Eve yetişme çabaları, monotonluğu yırtıp geçen çocuk kahkahaları…

Bağırarak kendini anlatacağını  sanıyor bir adam. Sanki yükselttiği sesle, anlaşılma oranı artacakmış gibi… Kulaklıklarına sarılıyorlar onu duymak istemeyenler. Bir balonun ipleri dolaşmış da incitmeden onu çözer gibi dolaşan kulaklıkları açıp, uçup gidiyor zihinler…

Akşam trafiğinde kavga etmek mübâh sayılmış. Yorgunluktan hata yapanlara bu saatlerde anlayış gösterilmiyor. Diğer sürücüler onlara,  kelimelerin en kötülerini ayırıyor.

Sonra, bir minik annesinin hızlı adımlarına yetişemeyip düşeyazıyor. Annesi bir soluk miktarı durup, basıyor azarı. ‘Çabuk dedim sana!’

Bir yaşlı amca ki utanıyor aynı kişiye sormayı… Her gelen otobüsle, yeni birine soruyor. ‘ Bu otobüs kaç numro?’ diye.

Bir kadın zamana yenik düşmüş yamalı kıyafetleriyle, caddenin ortasında duruyor. ‘Allah, sevdiğine kavuştursun.’ diyor. Duayı yüreğinden duyanlar, bir iki madeni para bırakırken, aminini de usulca ekliyorlar kadının soğuktan morarmış ellerine…

Bu koşturma, bu telaş! Unutturmasın diye zamanın azalan kumlarını, bu yazı benden size. Saat sekiz, beş ve yedinin toplamları buyurun önünüzde! Bakmanın ilerisine gidebilmek isteyenlere, bu temenniyle….

Vesselam..!