casino siteleri

“LİDERLER BİR ARAYA GELİP KONUŞSA DAHA İYİ”

Siyaset Haber Girişi : 13 Mayıs 2015 01:34
 “LİDERLER BİR ARAYA GELİP KONUŞSA DAHA İYİ”
Kılıçdaroğlu “Liderler Fo

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu FOX TV’de  Fatih Portakal’ın yönettiği  canlı yayında Fox Haber Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk, Ankara Fox temsilcisi Gazeteci Sedat Bozkurt,  Ankara Haber Müdürü Tülay Ünal Öçten ile Çalar Saat’in yapımcısı ve sunucusu Gazeteci İsmail Küçükkaya’nın sorularını şöyle yanıtladı; 

Deprem konutları

Fatih PORTAKAL- İyi akşamlar sevgili izleyenler merhaba diyoruz. Liderler Fox’tanın ikinci bölümünde, ikinci haftasında. İlk hafta Selahattin Demirtaş vardı. Bu hafta Ankara’dayız ana haberi de buradan yapmıştık. Sebebi ise bugün ana muhalefetin önemli ismi, bir numaralı ismi Kemal Kılıçdaroğlu’nu ağırlayacağız. Liderler Fox’tanın ikinci konuğu Kemal Kılıçdaroğlu. CHP’nin Genel Merkezindeyiz. Herkese iyi akşamlar. Kemal bey hoşgeldiniz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sizde hoşgeldiniz efendim.

Fatih PORTAKAL- Bir gün 3 miting, ardından Ankara ve şimdi bizim yayındasınız. Bir kez daha teşekkür ederim.

Peki kimler var, kimler soracak. Yine bizim aile, Fox ailesi sevgili izleyenler. Doğan Şentürk Fox Haber Genel Yayın Yönetmeni. Tülay Ünal Öçten o da biliyorsunuz Ankara Haber Müdürümüz. Gazeteci İsmail Küçükkaya aynı zamanda Çalar Saat’inde yapımcısı ve sunan kişi. Gazeteci Sedat Bozkurt’ta Ankara Fox temsilcisi. Bizler soracağız. Ben şunu söyleyeyim öncelikle bizler bilek güreşinde filan değiliz. Bizler sadece kafamızdakileri soruyoruz önyargısız bir şekilde. Geçen hafta olduğu gibi bu haftada aynısını yapacağız. Söz sizde. Önce siz her zamanki gibi açılışı yapın Doğan Şentürk. Ardından başlayalım.

Doğan ŞENTÜRK- Sayın Kılıçdaroğlu hoşgeldiniz. Daha doğrusu biz hoşbulduk. Siz bizi şuanda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinde ağırlıyorsunuz. Bu yoğun temponuzda bize vakit ayırdınız. Fatih’inde söylediği gibi Liderler Fox’tanın ikinci konuğusunuz. Biz diğer liderlere de buradan bir kez daha çağrı yapıyoruz. Sayın Bahçeli’de önümüzdeki günlerde bizim konuğumuz olacak ve umuyoruz ki Sayın Başbakan Davutoğlu’da davetimize icabet edecek, kırmayacak ve gelecek.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Aslında sadece böyle değil, yani liderlerde bir araya gelip konuşsalar çok daha şık olacak.

Doğan ŞENTÜRK- Keşke. Sayın Demirtaş’a da bunu belirttik. Bu çocukluğumuzun, gençliğimizin o bütün liderleri bir arada gördüğümüz, arzuladığımız ki İngiltere’de son seçimlerde bu gerçekleşti. Ben hiç uzatmadan ilk soruyu soruyum çok sıcak bir şey. 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren vefat etti. Yarında cenaze merasimi var. Cumhuriyet Halk Partisinden herhangi bir katılım olacak mı ve birde Kenan Evren’in öldüğünü duyduğunuzda, öğrendiğinizde neler hissettiniz? Selvi hanım bir açıklama yaptı. 12 Eylül çok çok etkiledi, pek çok aileyi, bizleri de etkiledi. Neler hissettiniz Sayın Kılıçdaroğlu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Cenaze törenine Cumhuriyet Halk Partisinden kimse katılmayacak. 12 Eylül darbesi sadece bizim partiye değil, topluma ağır bedeller ödeten bir darbe. Demokrasiyi gerileten bir darbe. Askeri yönetimin ne kadar acımasız olduğunu, siviller üzerinde ne kadar ciddi baskılar kurduğunu, idam sehpalarının kurulduğunu gördük, tanık olduk.

Öldüğünde tabi 1980’leri yaşayan bir kişi olarak o yıllar böyle bir şerit gibi gerçekten önümden geçti. Bu toplum bu kadar ağır bedeller ödemeli miydi? Hayır ödememeliydik. Demokrasimizde aksamalar olabilir, yanlışlıklar olabilir. Bunları daha farklı bir üslupla düzeltebilirdik. Ama topluma çok ağır bedeller ödetildi. Sadece ödetilmekle kalmadı 12 Eylül kendi hukukunu oluşturdu, darbe hukukunu oluşturdu. O darbe hukuku bugün bütün ağırlığıyla devam ediyor ve üzülerek söylüyorum mevcut iktidar, darbelere karşı olduğunu söyleyen iktidar, darbe hukukunu değiştirmek bir tarafa darbe hukukunu tahkim etti. O hukukun arkasına saklandı. YÖK, bugün üniversiteler bu durumdaysa 12 Eylül ürünü anayasa yüzünden böyle. YÖK kaldırılmıyor, değiştirilmiyor tam tersine güçlendiriliyor. %10 seçim barajı 12 Eylül ürünü. %10 seçim barajının kaldırılmasını savunan kim? Biziz. Açık çağrı yapan kim? Biziz. Gelin %10 seçim barajını kaldıralım bu seçimlerde siyasal partiler barajsız girsinler seçime. Gerekirse anayasa değişikliği de yapalım. Söyleyen kim? Yine biziz. Ama hep iktidar partisi 12 Eylül darbe hukukunun arkasına saklandı. Lider sultasını getiren kim? Yine 12 Eylül darbe hukuku baktığınız zaman.

Şimdi bütün bunlar ortadayken kimin demokrasiden yana olduğu, kimin darbe hukukuna karşı olduğu çok daha bir şekilde ortada duruyor.

Evren’in vefatı 12 Eylül’ün izlerini silemez. 12 Eylül darbe hukukunun izlerini silecek olan biziz. Eğer biz bu görevimizi yani siyasetçiler olarak biz bu görevimizi yapamıyorsak demokrasiye inanmadığımız için, 12 Eylül darbe hukukunun bize sağladığı olanakları başkalarına sağlamayalım diye iktidar olup darbe hukukunun arkasında duruyoruz demektir.

Bu açıdan ben iktidar partisinin iyi bir sınav vermediğine inanıyorum. Tam tersine 12 Eylül darbe hukukunun arkasında olan bir siyasi parti olarak görüyorum AKP’yi.

Fatih PORTAKAL- Şimdi o zaman başlayalım. Bir konu başlığımız yok. Herkes kafasındaki soruyu soracak Kemal beye ve cevabı almaya çalışacağız kendisinden. Net cevap verebilir, topu çevirebilir bilmiyoruz. Ama biz sorularımızı sormaya en azından başlıyoruz.

Selahattin beye de aynı soruyu sordum, size de aynı soruyu soracağım. Sizin rakibiniz kim? Başbakan Ahmet Davutoğlu mu, yoksa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şuanda rakip yok piyasada. Bakın samimi olarak söylüyorum. Şimdi normalde olması gereken Sayın Davutoğlu, Başbakan o. İktidarda olduğunu söylüyor, Başbakan olduğunu söylüyor. Ama Başbakanlık koltuğu boş.

Fatih PORTAKAL- Siz CHP olarak veya Kemal Kılıçdaroğlu olarak meydanlarda stratejinizi kime göre yapıyorsunuz ben onu merak ediyorum. Ahmet Davutoğlu’nun söylediklerine göre mi, yoksa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediklerine göre mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Madem samimi yanıt bekliyorsunuz samimi olarak söylüyorum ikisini de görmüyorum ben. Nitekim seçim meydanlarında vatandaşta görüyor. Ne AKP diyorum, ne Davutoğlu diyorum, ne Erdoğan diyorum. Ben halka neleri yapabileceğimi anlatıyorum ve sözlerime başlarken de bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu tabloyu onların önüne koyuyorum. Diyorum ki tablo budur, eğer bu tablo hoşunuza gidiyorsa 6 milyon 200 bin işsizi olan, 17 milyon yoksulu olan, 350 bin atama bekleyen öğretmeni olan, 2 milyon Suriyelisi olan, Suriyelilere harcanan 5,5 milyar doları olan bir Türkiye istiyorsanız buyurun iktidar partisine oy verin. Hayır bu tablo hoşumuza gitmiyor ve biz bunu değiştirmek istiyoruz diyorsanız o zaman diyoruz ki adresiniz belli.

Fatih PORTAKAL- Siz ikisini de kaile kalmıyorsunuz anladığım kadarıyla.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Almıyorum evet.

İsmail KÜÇÜKKAYA- İlk kez gündeme getirdiğiniz ve seçimin aslında gündemini oluşturduğunuz bir vaadiniz var ekonomi. Bir kere emekliye 2 maaş ikramiye. Ben bugün sizinle yayın yapacağımızı sorduğum zaman izleyenlerimizden sorular istedim hep bunu soruyorlar. Biraz daha bunu detaylandırabilirler mi diye.

İkincisi asgari ücret. İlk defa gördüğümüz bir durum var efendim iktidardan asgari ücretle ilgili bugün mesela işadamlarına sizi şikayet ettiler. Bu iki konuyu biraz detaylandırabilir misiniz nasıl yapacaksınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi 11 milyon emeklimiz var. 11 milyon emeklinin 8 milyonu ayda 1000 liranın altında aylık alıyor. 450 lira alanda var, 350 lira alanda var. Biz ramazan bayramında ve kurban bayramında emeklilere birer maaş ikramiye vereceğiz. 1000 lira alıyorsa 1000 lira daha ikramiye vereceğiz. 500 lira alıyorsa 500 lira ikramiye vereceğiz ramazan bayramında ve kurban bayramında.

Dolayısıyla emeklilerin maaşına zam yapmak gibi bir tablo yok. Sadece ikramiye vereceğiz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Nasıl vereceksiniz onu, nereden vereceksiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Önce bir yasayı değiştireceğiz. Emeklilere birer maaş ikramiye verilmesiyle ilgili bir kanun. Bunu ilk 6 içinde yerine getireceğiz. Yani parlamento açılıp CHP iktidar olduğunda parlamentoya sevk edeceği ilk 2 kanundan birisi bu. Ki, ilk bayrama yetişsin diye. 3 maddelik bir kanun. Emeklilere ramazan ve kurban bayramında birer maaş ikramiye verilir madde bir. Madde iki, bu kanunu bakanlar kurulu yürütür. Üç, bu kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe gider. O kadar. Kanun bu kadar basit.

Bakın, kanun maddelerini bile okudum. Nereden karşılayacağız? Bütçeden. Bütçede var zaten bu para. Niye olmasın bütçede. Ödenekler arasında hükümetin yetkisi var mı? Var. Yetkiyi kullanacağız emekliye birer maaş ikramiye vereceğiz. Bu kadar basit.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Asgari ücret 1500 lira diyorsunuz siz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Asgari ücrette bizi iktidar işadamlarına şikayet ediyor. Bak diyor asgari ücret 1500 liraya çıkacak sizin yükünüz ağırlaşacak diyor.

İsmail KÜÇÜKKAYA- İhracat çöker dedi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- İhracat çöker diyor, hatta işte bazıları da…

Tülay ÜNAL ÖÇTEN- Türk işçisi rekabetini kaybedecek diyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Rekabeti kaybedecek bir sürü şey sayıyorlar. Ben onlara bir kurs açacağım devlet nasıl yönetilir diye. Emin olun gelsinler kurs açacağım ve onlara tek tek öğreteceğim. Bir sefer asgari ücretten vergi almayacağız diyoruz. Demek ki gelir vergisini kim ödüyor? İşveren ödemiyor mu? Demek ki zaten ödeyeceği bir parayı doğrudan işçiye verecek.

İki; biz kesinlikle işveren üzerine ek bir yük getirmek istemiyoruz. İşverenin rekabet etmesini istiyoruz, daha fazla üretmesini istiyoruz. Bunun bütün altyapılarını hazırladık biz. Hiç kimse merak etmesin, TOBB Genel Kurulunda da Sayın Davutoğlu beni şikayet etmişti orada da söyledim. Biz işvereni uluslararası arenada rekabet edebilecek bütün altyapıyı hazırlayacağız. Bakın biz kobilere, iş dünyasına sıfır faizli kredi vereceğiz. Ezdirmeyeceğiz onu bankaların altında. Yeter ki üretsin. Hele hele katma değeri yüksek ürün üretirse ona çok daha fazla teşvik vereceğiz. Onların hayal edemeyecekleri teşvikleri vereceğiz. Çünkü Türkiye orta gelir tuzağından da, orta teknoloji tuzağından da kurtulmak zorundadır. Bunun altyapısını tümüyle hazırladık. Yeni bir teşvik sistemi oluşturacağız. Bütün bunların hepsini yapacağız. Yük gelmeyecek işverene. Varsa bir yük o yükü biz çekeceğiz. Devlet olarak biz çekeceğiz.

Zaten Türkiye bugün %3 civarında bir kalkınma, büyüme hızını yakalamış durumda. Zor bela öyle gidiyor ve yine benim söylemim değil bakın Sayın Erdoğan’ın söylemi. 3 yıldır ekonomi patinaj yapıyor diyor. 3 yıldır iktidarda CHP mi var? Niye patinaj yapıyor, niye ülkeyi yönetemiyorlar, niye ekonomiyi yönetemiyorlar? Onun için diyorum kurs açacağım bunlara diye. Ekonomiyi iyi yönetirseniz, bütçe dengelerini iyi kurarsanız bütün bu sorunları aşabilirsiniz.

Fatih PORTAKAL- Siz Kemal Derviş’le mi yaptınız bu programı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır sadece Derviş değil yani. Bakın biz seçim bildirgemizi hazırlarken bütün bu ayrıntıları bizim gibi düşünmeyen yani sosyal demokrat olmayan ama kamunun çok iyi tanıdığı iktisatçılara da danıştık, onlara da söyledik. Yani biz böyle düşünüyoruz acaba bir yerde bir eksiğimiz olabilir ya biz atlamış da olabiliriz, hepimiz insanız. Bütün bunların hepsini test ettikten sonra seçim bildirgemizi kamuoyuyla paylaştık.

Tülay ÜNAL ÖÇTEN- Sizin ekonomideki sac ayaklarınızdan biri istikrarlı büyüme. Ne kadar oranda bir büyümeyi hedefliyorsunuz bu işsizliği azaltacak, yeniden yaşanacak bir Türkiye yapacak sizin sloganınız olduğu üzere. Büyüme oranınız, hedefiniz nedir?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Her yıl 1 milyon kişiye istihdam olanağı sağlayacak bir büyümeyi yakalamak zorundayız. İlk hedefimiz %6 büyümek ilk hedefimiz. Şimdi 3’e göre %6 %100’lük bir artış gibi görünmekle beraber baktığınız zaman bizim gibi ekonomilere %6 büyüyorlar. Onlardan ne eksiğimiz var? Güney Kore’ye bakın, Hindistan’a bakın, Malezya’ya bakın, Arjantin’e bakın, Brezilya’ya bakın bizden daha hızlı büyüyorlar. Onlarda gelişmekte olan ülke, bizde gelişmekte olan ülkeyiz. Neden bizden daha hızlı büyüyorlar? Biz kaynakları verimli kullanamıyoruz, yerinde kullanamıyoruz, doğru dürüst kullanamıyoruz. Olağanüstü bir israf var. Bütün bunların hepsini üretime dönüştürmek mümkün.

Tarıma bakın, iki Trakya büyüklüğünde alan ekilmiyor. Ne zaman? Son 10 yıldır ekilmiyor. Niye ekilmiyor? Bir alan ekilmediği zaman, çiftçi üretim yapmadığı zaman büyüme olur mu? Olmaz. Yabancı sermaye gelmiyor. Türkiye coğrafi olarak bulunduğu konuma bakın. Eğer yabancı sermaye Ortadoğu’ya mal satmak istiyorsa, Türki cumhuriyetlere mal satmak istiyorsa, Kafkaslara mal satmak istiyorsa, Afrika’ya mal satmak istiyorsa yatırımı nereye yapar? Akılcı olan Türkiye. Türkiye’ye gelir yatırım yapar. Niye yatırım yapmıyor, niçin gelmiyor? Neden 4 – 5 milyar dolarda kalıyoruz da 40 – 50 milyar dolar her yıl yabancı sermaye çekmiyoruz? İnsan hakları yok, demokrasi yok, can ve mal güvenliği yok niye gelsin. Gelmiyor buraya. Biz bunları sağlayacağız.

Seçim bildirgesini ortaya koyarken bir vizyonla ortaya koydum. Dedim ki, birinci önceliğimiz birinci sınıf demokrasiyi bu ülkeye getireceğiz. Yani Almanya’daki yabancı sermaye bilecek ki Almanya’da hangi kurallar geçerliyse Türkiye’de de geçerli olacak.

Fatih PORTAKAL- AKP’de ilk başta gelirken ileri demokrasi diye geliyordu da. Siz siyasiler bunları hep söylüyorsunuz da iş uygulamaya geldiğinde maalesef…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Daha bizim uygulama fırsatımız olmadı. Göreceksiniz bunların tamamını uygulayacağız.

Fatih bey ben şunu da söylüyorum. Biz şimdi bekliyoruz AB ne zaman fasıl açacakta biz şunları, şunları yapacağız diye. Biz hiçbir zaman fasıl açmasını beklemeyeceğiz. Ne gerekiyorsa hepsini yapacağız.

Doğan ŞENTÜRK- Tülay’ın sorusu vardı ondan önce ben özellikle araya girmemin sebebi Fatih’i tamamlayan bir soru soracaktım. Kemal Derviş’le beraber mi planladınız dediğinde bende şöyle bir çağrışım yaptı. Şimdi sosyal politikalar var ve bunlarda bu seçimin Cumhuriyet Halk Partisinin öncelikleri. Çiftçiye 1,5 liralık destek, emekliye maaş, özellikle taşeron işçileri işe alma. 1991’de derin krizde Sayın Kemal Derviş geldiğinde bütçe disiplini açısından bütün bunları ikinci plana bir nevi atmıştı. Şimdi Sayın Kemal Derviş’in dışarıdan Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar olması halinde bir ekonomi patronluğunu üstleneceğini düşünürsek eğer 2001’deki krizde burada çelişmiyor mu? Yani Sayın Kemal Derviş’in o konudaki ekonomik ilkeleriyle Cumhuriyet Halk Partisinin bugün bu destekleme ve sosyal politikaları bir nevi çelişmiyor mu Sayın Kılıçdaroğlu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır çelişmiyor. Sayın Derviş bundan 2 veya 3 yıl öncede şöyle bir açıklama yapmıştı. Türkiye tıkanabilir yeni bir ekonomik programa ihtiyaç var diye. Ama hiç kimse dinlemedi. Türkiye’nin şuanda yapması gereken güçlü bir sosyal devlete ihtiyacı var Türkiye’nin. Türkiye sosyal devlet niteliğini kaybetti. 17 milyon yoksul, 3 milyon 750 bin hanede oturuyor bu insanlar. Aylık geliri 200 liranın altında. Bu insanlara devlet el uzatmayacakta kim uzatacak? Bu insanları biz vatandaş sınıfına bile koymuyoruz. İnsanları perişan ettik. 13 yıldır iktidardalar çözselerdi. Çözemiyorlar, nasıl çözeceklerini bilmiyorlar, ne yapacaklarını da bilmiyorlar. Seçim bildirgelerini açıkladılar. Ne vizyonları var, ne hedef koydular ortaya? İnsan için ne hedef koydular? Bizim koyduğumuz hedeflere itiraz ederek başladılar başka bir şey yok ortada.

Sayın Derviş’le de görüştüm ben. Seçim bildirgemiz konusunda hiçbir tereddüdü yok. Bakın o dönem ekonomide yeni bir yapılanma, bağımsız kurullar oluşturuldu. Merkez bankasının bağımsızlığı sağlandı. Yeni bir bankalar yasası çıkarıldı, kamu ihale kurumu oluşturuldu devlette yolsuzluk olmasın diye. Sermaye piyasası kurulu benzeri BDDK oluşturuldu bankalara doğrudan müdahale edilmesin diye. Bir altyapı oluşturuldu devlette liyakat sistemi getirildi. Ne oldu? Bütün kurumların hepsinin içine edildi. Bütün kurumlar perişan oldu. Merkez bankası itibarını kaybetti. İş dünyası korkudan eleştiri getiremiyor ertesi gün 50 tane müfettiş kapılarına gidiyor, vergi denetimi yapıyor. Böyle bir demokrasimi olur, böyle bir anlayış mı olur?

Sedat BOZKURT- Şimdi bir vergi meselesi var çalışanlar üstünden alınan bir vergiden söz ediyorum. Yani burada hepimiz bordro mahkumuyuz. Sadece gelirimiz üzerinden kesilen %35’lik bir oran değil KDV yani dolaylı vergileri. Bir eviniz, arabanız varsa emlak ve de araba vergisi de koyduğunuz zaman maaşımızın %55, %60’ı devlete vergi olarak gidiyor. Bir; bu devletin harcamalarını kontrol edemiyorsunuz. Çünkü müthiş bir bürokratik oligarşi var Türkiye’de. Avrupa’nın toplam makam aracından daha fazla araç var, lojmandan daha fazla lojman var. Bunları denetleyemiyorsunuz. Birde sizden vergi alıp size getirdiği hizmetleri özelleştirdikten sonra özelleşen şirkette bir hizmet bedeli alıyor. Bu hizmet bedelinin de vergisini sizden alıyor. Yani verdiğimiz verginin hani size yol, su, elektrik olarak dönecektir diye ilkokuldan beri ezberletilen bir söylem üzerinde bile kalmıyor. Bunların tamamında size parayla satan bir devlet organizasyonu var.

Bir; bu konuda sizin seçim bildirgenizde de bir şey yok. Çalışan insanların üstünde böyle haksız, çünkü yani ben muhtemelen bir işadamı kadar vergi veriyorum bir yıl boyunca. Bununla ilgili bir şey yok burada ne yapacaksınız?

İki; birde benden aldığınız vergilerle benim hiç hazzetmediğim partilere hazine yardımı yapıyorsunuz. Sizde buna itiraz etmiyorsunuz. Birde buna itiraz eder misiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bizim seçim bildirgemizde vergi reformundan söz ediliyor. Ama ayrıntılarına girilmiş durumda değil. Dolaylı dolaysız vergilerin ortaya koyduğu haksızlıkları da çok iyi biliyoruz. Özellikle ücretler üzerindeki, asgari ücret üzerindeki vergi yükünü azaltmak için asgari ücret vergiye tabi olmayacaktır diye yine bizim seçim bildirgemizde yer alıyor. Yani vergi hiç yer almıyor anlamında değil. Düşük gelirlilerin daha az vergi ödeyeceğini, asgari ücretlilerin vergi ödemeyeceğini öngören düzenlemelerimiz var.

Şimdi olay şu; vergi insan hayatının bütün aşamalarında var. Çocuk doğduğu andan itibaren vergi öder. Ona su içirirsiniz vergi ödersiniz, altına bez alırsınız vergi ödersiniz, mama alırsınız vergi ödersiniz. Vergisiz bir hayat düşünülemez. Yoktur yani dünyada yoktur. Bütün mesele şu; vergi alıyorsunuz da aldığınız vergide adalet var mı yok mu? Sizin sorunuzun asıl temelini oluşturuyor. Bizim vergi sistemimizde adalet yok açıkça söyleyeyim adalet yok.

Bakın, dünyanın en pahalı mazotunu çiftçiye satıyorsunuz. Bu rakamı ben söylemiyorum dünya enerji ajansı söylüyor en pahalı mazot Türkiye’dedir diye.

Fatih PORTAKAL- O zaman siz dolaylı vergileri kaldıracaksınız anladığım kadarıyla.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır.

Fatih PORTAKAL- Ama mazotta dolaylı vergi var benzinde de var.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Biliyorum. Dolaylı vergileri kaldırırız dersek doğruyu söylememiş olurum. Ben ne dedim? Her soruya samimi cevap vereceğim. Ama dolaysız vergilerin yani çok kazananın daha fazla vergi ödeyebileceği bir model kurmanız lazım. Dolaylı vergiler yine olacaktır, olmaması mümkün değildir. Siz hem bütçe dengesini sağlayacaksınız, hem de adaletli bir dağılım yapacaksınız. Vergide adaleti sağlamanın temel bir sözü vardır çok kazanın çok, az kazananında az vergi ödediği bir düzeni kuracaksınız. Dolaylı vergilerde de adalet sağlanır. Kısmen bakın şuandaki uygulamalarda da vardır. Örneğin temel gıda maddelerinde katma değer vergisinin çok düşük oranda olması gibi. Buna benzer alt gelir gruplarını koruyan düzenlemeler genişletilerek yapılabilir. Ama aslolan toplanan vergilerin nasıl harcandığının da hesabının kamuoyuna verilmesidir. Şimdi bizim birinci ayağımızda adalet yok, ikinci ayağımızda da adalet yok. Toplanan vergilerin nerelere harcandığını kim denetliyor? TBMM adına Sayıştay denetliyor. Sayıştay mali raporu kesin hesap kanunu meclise gelmeden önce önce o rapor geliyor.

Dolayısıyla milletvekilleri vergilerin nereye harcandığını oradan görüyorlar adalet var mı, yolsuzluk var mı, neler yapılmış diye. Ama iki dönem Sayıştay’ın mali raporu gelmeden bütçe geçti.

Biz şunu yapmak istedik Sedat bey, toplumun hiçbir kesiminden, iş dünyasından da tepki gelmedi. Ben isterdim ki, Türkiye Odalar Borsalar Birliği isyan etsin, olur mu ben vergi ödüyorum hesabı verilmeden bütçe geçti nasıl bir devlet burası. Çünkü ödenen vergilerin hesabının sorulduğu sistem demokrasidir. Hesap sorulmuyorsa orada demokrasi yok demektir. Demokrasinin çıkış kaynağı budur zaten. Ben vergi ödüyorsam vergiyi kullanan onun hesabını verecek. Ama hesap verilmedi. Biz billboardlar için reklam hazırladık ‘Vergimi ödüyorum hesabımı da vereceksiniz’ diye. Bu billboardlarda reklamları yayınlayacağımız alan bulamadık biliyor musunuz?

Fatih PORTAKAL- Şu süreçte mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır geçen dönem. Yasakladılar. Yani firma bizim billboardları kullanmamızı yasakladı. İktidar yasakladı yapamazsınız diye. Nitekim bununla ilgili ses kayıtları da düştü daha sonra.

Şimdi biz ne yapacağız? Biz iktidar olduğumuzda ilk 6 ay içinde TBMM’de içtüzüğü değiştireceğiz bir kesin hesap komisyonu kuracağız. Kesin hesap komisyonunun başkanı ana muhalefet partisinde olacak ve iktidar ana muhalefet partisine kullanılan bütçenin, yani harcamaların yapıldığı bütçenin kaynakları konusunda, harcamaları konusunda hesap verecek. Her kuruşun hesabını verecek. Bu bizim özgüvenimizi gösteriyor. Biz hesap vermekten korkmuyoruz. Topladığımız her kuruş verginin hesabını millete vereceğiz. Ben iktidarsam ana muhalefete bunun hesabını vereceğim. Neyi soruyorsa her kuruşun hesabını vereceğim. Bu sistem bizim ülkemize geldiği zaman o zaman demokraside çok önemli bir adım atılmış olacaktır. Vergide adalet asıl o zaman sağlanmış olacaktır.

Sedat BOZKURT- Önemli bir şey söylüyorsunuz ama bunun içinde bir bu görünen bütçe üzerinden bakan kamu harcamalarını denetleyebilecek bir kurumdan söz ediyorsunuz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayıştay.

Sedat BOZKURT- Sizin söyledikleriniz içinde yani parlamentoda oluşacak ana muhalefetin temsilcisinin başkan olacağını, örtülü ödeneğin kendine özgü bir yasası var ve biliyorsunuz dünyanın en güzel para harcama yöntemidir. Yani bir ay içinde yapılan harcamaları 3 kişi bir araya gelip yasaya uygun yapılmış diye yapıp bir tutanak tutup bütün belgeleri imha ettikleri zaman örtülü ödenek yasaya uygun olarak kullanılmış oluyor. Bunu nasıl yapacaksınız bir yasa değişikliği öngörülüyor. Bu devlet organizasyonunu biraz önce söyledim kamu harcamalarını da bir denetim altına alacak bir devlet organizasyonu çünkü bu sağ söylemdir hep devleti küçültmek ama görüyorsunuz işte Ankara’da Eskişehir yolu, Konya yolu komple küçültülen devletin kocaman binalarıyla dolu. Burada da çok somut bir şeyiniz var mı? Yani devlet kurgusunu yeniden nasıl yapacaksınız?

Fatih PORTAKAL- Buna ilaveten de herhalde şunu mu demek istediniz? Öyle devlette lüks makam araçları bugünlerde çok konuşuluyor. Onlarda herhalde siz iktidara gelirseniz öyle bir şeyde olmayacak anladığımız kadarıyla.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Lüks araç saltanatına da, büyük kamu binaları saltanatına da son vereceğiz herkes bilsin. Ben İsveç’e gittim bürokratken. Çifte vergilemeyi önleme anlaşmasına gittik. Havaalanından bizi araçlar karşıladı, alıp otelimize kadar götürdüler. Ertesi gün heyetler yan yana geldiğinde dediler ki, İsveç’te hiç kimsenin makam aracı yoktur, yabancı bir protokolü karşılamak için araç kiraladık sizi getiren, götüren ve size bu süre içinde tahsis edilen araçlar İsveç hükümetinin kiraladığı araçlardır. Biz lale devrini yaşıyoruz, yöneticiler yaşıyor lale devrini. Yani oldukça savurgan, kaynakların insafsızca kullanıldığı ve harcandığı bir süreci yaşıyoruz.

Tipik örnek vereyim size, İzmir’de metroyu İzmir Büyükşehir Belediyesi kilometresini 50 milyona yapıyor. Ankara aynı metroyu 100 milyona yapıyor. İstanbul aynı metroyu 150 milyona yapıyor. 3 katı fiyata. Yeraltında yapılıyor, aynı makine çalışıyor, aynı insanlar çalışıyor.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Tam bununla ilgili efendim aslında. Bülent Arınç dedi ki, hani kaynak tartışması yapılıyor. İsraf ediyoruz, israfı önlememiz gerekir, israfı önlersek gerekli kaynaklarda bulunur aslında. Oradan çıkarttığınız sonuç şu, bugünlerde diyanet işleri başkanının 1 milyon TL’ye yaklaşan maliyette arabasını ibreti alem olsun diyerek iadesi sözkonusu. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı buna tepki gösterdi. Bir bu.

Birde sarayı ne yapacaksınız efendim diyelim Başbakan oldunuz, hükümete geldiniz sarayı ne yapacaksınız?

Sedat BOZKURT- Efendim hazine yardımını sormuştum sizi de ilgilendiriyor. Çünkü AKP’nin 10 milyon üyesi var 1 lira üye aidatı geliri yok. Bilmiyorum sizin 1 milyona yakın üyeniz var üye aidat geliriniz var mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Siyasal partiler bir araya gelir, önce bir sefer siyasi partiler yasasının tümüyle değişmesi lazım. Lider sultasının kaldırılması lazım. Milletin vekillerini milletin kendisi seçmesi lazım. Yani liderler oturup masa başında liste yapıp milletin önüne şunları ben vekil adayı belirledim bunları seçin dememesi lazım.

Hazine yardımı pek çok ülkede var. Şahsi kanaatimi sorarsanız bu partide oturup bu konuda bir özel görüşme, özel bir tartışma, özel bir yöntem belirlemedik. Yani bir düşünce ortaya çıkmadı. Hazine yardımının olması lazım. Adil bir şekilde olması lazım. Çünkü biz sonuçta bir siyasal partiyiz, halka hizmet etmek için bunu yapıyoruz. Kaynak gerekiyor. Bu kaynağın daha adil bir şekilde siyasal partilere verilmesinden yanayım.

İsraf konusunda, İslamcı kimliğini hep kullanıp biz İslamcıyız diyenlerin israf batağında olduğunu görüyoruz. İnancımızda israf haramdır. Ama boğazımıza kadar israf içindeyiz. O nedenle Sayın Arınç’ın yaptığı tespit çok önemli bir tespit. Bu kadar israf olmasa diyor vergi almaya bile gerek yok düşünebiliyor musunuz israfın boyutlarını göstermesi açısından. Oysa ilk iktidara geldiklerinde ne oldu? Lojmanları satacağız dediler, lüks araçları satacağız dediler, milletvekili lojmanlarını sattılar. Sonra? Her birisi kral gibi bir yerlerde yaşıyor.

Tülay ÜNAL ÖÇTEN- Efendim bugün tam Sayın Erdoğan’ın bir cümlesi var bu konuyla ilgili. O makama o araçlar layık dedi. Yani o boyuttaki, o miktardaki araçlar layık dedi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kendi oturduğu kaçak sarayı meşrulaştırmak istiyor aslında o söylemle. Ben kaçakta oturuyorum, çok lüks yaşıyorum bana bir ortak lazım diyor. Onun için. Ama diyanet işleri başkanımızın ibreti alem olsun diye iade etmesi herhalde benim için söylemiyor bunu, vatandaş içinde söylemiyor. Kim ondan ibretlik dersi alacak? Lüks, şatafat içinde yaşayanlar. Kim onlar? Halkın seçip de bizim sorunumuzu çözün deyip Ankara’ya gönderdiği ama halkın sorunlarına sırtını dönüp lüks içinde yaşayanlar. Onlar ders alacaklar, örnek alacaklar.

Ben olsaydım o aracı iade ettirmezdim diye. Al aracı kendin kullan ne olacak yani. Ona biraz hafif gelir ama alsın kullansın ne olacak yani.

Fatih PORTAKAL- Birde İsmail sarayı merak etmişti.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sarayı söyledim ODTÜ’ye vereceğiz. Bütün Atatürk Orman Çiftliğinin de kullanımını olduğu gibi özel bir yasayla ODTÜ’ye vereceğiz. ODTÜ orayı bir bilim yuvası haline, bir sanat yuvası haline, kültür merkezi haline…

İsmail KÜÇÜKKAYA- Orayı böyle Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı olarak kullanma niyetiniz yok?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır. Yani tamamen bilime odaklanan bir üniversiteye verilen bir merkeze dönüştüreceğiz.

Tülay ÜNAL ÖÇTEN- Siz Başbakan olursanız nereyi kullanacaksınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Başbakanlık binası var. Bütün cumhuriyet hükümetlerinin kullandığı, başbakanların kullandığı yer. Bakın Başbakanlık bir koordinasyon görevi yapar. Başbakanlık maliye bakanı değildir. Bakın bütün bakanlıkların binaları büyüktür. Ama Başbakanlığın binası küçüktür. Neden? Başbakanlık koordine eder. Fiilen icraatın içinde değildir. Maliye bakanı ayrı, bayındırlık, şehircilik bakanı ayrı baktığınız zaman. Çevre bakanlığı ayrı, ekonomi bakanlığı ayrı. Bunlar kendi işlerini yaparlar. Adalet bakanlığı ayrı. Ama Başbakan ülkenin genelinden bütün bakanlıkların uyum içinde çalışmasından sorumludur.

Tülay ÜNAL ÖÇTEN- Saray yapılırken aslında Başbakanlık için yapılmıştı. Sonra değişti program. Yani şimdi bir başbakanlık var, bir Çankaya köşkü var, Başbakanlık konutu var.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Cumhurbaşkanlığı, Çankaya yine Cumhurbaşkanlığı olacak, olmalı. Başbakanlık yine eski binasında Başbakanlık olarak görevini yapmalı. Başbakanlığa bağlı birimleri de sınırlandırmak gerekiyor. Yani Başbakana doğrudan doğruya bağlı MİT var. Onun dışında diğer birimlerin Başbakanlığın dışında olması lazım. Diğer bakanlıkların içinde yer alması gerekiyor.

Fatih PORTAKAL- O zaman Başbakan olduğunuz takdirde, seçimi kazandığınız takdirde Sayın Cumhurbaşkanını oradan çıkarttıracaksınız anladığım kadarıyla.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın Cumhurbaşkanına başka bir yer vereceğiz.

Fatih PORTAKAL- Çıkmam derse?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Herkes yasalara uymak zorundadır. Ülke derebeylikle yönetilmez. Parlamentodan yasa çıkar o da oraya gider.

Doğan ŞENTÜRK- Yolsuzluklar ve rüşvet konusu, uluslararası raporlar hazırlanıyor Sayın Kılıçdaroğlu gündemimizde. Geçenlerde bir yayında Hanife Avcı ilginç bir tespitte bulundu. Dedi ki, Türkiye’de yolsuzlukları ve rüşveti bitirdiğiniz anda ekonomi biter dedi. Bu çok enteresan bir tespitti. Bir bununla ilgili görüşlerinizi almak istiyorum. Birde bu hükümetin sürdürdüğü projeler var. Mesela üçüncü hava limanı projesi, kanal projesi, DOKAP Doğu Karadeniz projesi, Filyos projesi. İktidara geldiğinizde bu projeleri devam ettirecek misiniz? Çünkü çok tartışılan, aynı zamanda kaynak anlamında işte devlet garantisi verildi biliyorsunuz kredi almak için. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- DOKAP, Filyos vadisi projesi, büyük Şanlıurfa, Harran projesi bunlar bu iktidarlardan önce projelendirilmiş alanlar zaten. Ama tek çivi çakılmadı. Boğaz tüp geçidi olmalı. Biz üçüncü köprü yerine keşke üç tane tüp geçit olsaydı dedik. Hem tabiat tahrip olmazdı, hem alttan giderdi. Dolayısıyla bir sorunumuz olmazdı. Büyük projelerin hiçbirisine yani bu fizibilitesine bakılacak tabi. Yani yapılabilirliği varsa hiçbir sorunumuz yok. Devlette devamlılık esastır. Dolayısıyla projeleri sürdürürsünüz. Ama Kanal İstanbul gibi, zaten ne projesi var, ne hesabı var. Hiçbir şeyi yok zaten ortada. Dolayısıyla zaten o çok özür dilerim ama uydurma bir proje. Yani hiçbir şey yapılmamış.

Doğan ŞENTÜRK- İktidar biliyorsunuz 3. hava limanı üzerinde çok duruyordu.

Kemal KILIÇDAROĞLU- 3. hava limanı üzerinde de yine bakılacak tabi orada doğa olabildiğince korunacak. Yapılabilirliği var mıdır, yok mudur bilmiyorum. Doların bu kadar yükselmesinden sonra hala yapılır mı, yapılmaz mı bilmiyorum.

Fatih PORTAKAL- Konsorsiyum kredileri buldu diye biliyorum.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani yapılabilirliği varsa yapılıyor zaten. Yani kalkıp da bir projeyi hayır siz yapmayın artık biz bunu kapatıyoruz demeyi çok şık bulmuyorum.

Doğan ŞENTÜRK- Yolsuzluk ve rüşvet konusundaki bu ekonomi durur yorumunuzu da alayım. Gerçi siz bu seçimde çok yolsuzluklar üzerinden pek gitmiyorsunuz. Daha çok vaat ağırlıklı gidiyorsunuz. Ama yine de bu Hanefi Avcı’nın çıkışı çok ilginçti.

Kemal KILIÇDAROĞLU- OECD raporuna ve dünyada saygın kurumların raporuna Türkiye’deki yolsuzluk olayları girdi. Greko denen bir kuruluş var biliyorsunuz Türkiye’de onun üyesi. Onun yöneticileri Türkiye’ye geldiler benimle de görüştüler. Ortak kanaat şu; Türkiye’de yolsuzlukların önlenmesi konusunda hiçbir ciddi adımın atılmadığını, zaten bu hükümet yolsuzluklarla anılan bir hükümettir. Yolsuzluklarla özdeşleşmiş bir hükümettir. Bu hükümete yolsuzluk konusunda ne diyeceksiniz? Yani o kadar açık, o kadar net yolsuzluklar var ki ne söyleyeceksiniz. Yani bir banka genel müdürünün evinde ayakkabı kutusunda dolar çıkarsa, bakanların çocuklarının yatak odalarında boy boy para kasaları içinde milyonlar çıkarsa, dönemin Başbakanı oğluna telefon edip oğlum paraları sıfırlayın derse, ne kadar kaldı oğlum ertesi gün telefon edip. 30 milyon avro kaldı babacığım derse ne diyeceksiniz? Yani bunu milletin vicdanına havale etmekten başka ne diyeceksiniz? Her şey gerçek. Bilinen gerçekler bunlar.

Dolayısıyla eğer israfı önlemek, yolsuzluğu önlemek istiyorsak bir; siyasi ahlak yasası çıkarmak zorundayız. Siyaseti kirlilikten arındırmak zorundayız. İlk bir yıl içinde bizim çıkaracağımız yasalardan birisi bu. Az önce demiştim iki yasa çıkaracağız birisi buydu siyasi ahlak yasasıydı. Bunun çıkması lazım. Siyasette etik değerleri oluşturmamız lazım, ahlaki değerleri oluşturmamız lazım. Bir siyasetçi Amerika’dan 1000 dolara aldığı bir armağanı götürüp devlete vermek zorunda. 150 – 200 dolar olursa ancak onu kabul ediyor.

Dolayısıyla bizim bu tür kuralları oluşturmamız lazım. Yasayla oluşturmamız lazım. Siyasete ahlakı egemen kılarsak emin olun pek çok sorunu çözmüş oluruz.

Fatih PORTAKAL- Bu 1500 lira dediniz, emeklilere dediniz çok net istiyorum ama cevabı. İktidara gelirseniz ertesi gün veya 3 ay sonra, 5 ay sonra ben arkadaş vergileri %1 oranında arttırıyorum diyecek misiniz? Veya %2 oranında arttırıyorum diyecek misiniz? Bu bir. Siz neden sadece emekliler için noterden çıkardınız? Yani asgari ücret için neden noterden, onu önemsiyorsunuz çünkü. Bende önemsiyorum bir vatandaş olarak. Peki asgari ücret için neden noterden belge çıkartmadınız mesela. Sadece emekliler için çıkardınız. Sebebi nedir çok merak ediyorum.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle söyleyeyim, bütün vergileri %1, %2 artıracağız demek doğru değil. Öyle bir şey asla yapmayacağız.

Fatih PORTAKAL- Yani bir yerden kaynak bulacaksınız ama. Ya para basacaksınız, ya vergiyi artıracaksınız.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim kaynak var bu ülkede. Ben size şu örneği vereyim. Kaynak var deyimde rakamları vereyim size. Hükümette kaynağı bizden öğrendi aslında ne kadar kaynak kullandığını onlar bile bilmiyorlardı bizden öğrendiler. 1923’le 2002 arasında bakın 57 hükümet geçmiş. Toplam 57 hükümetin kullandığı kaynak 779 milyar dolar. Bunun 546 milyar doları vergi, 95 milyar doları iç borç, 130 milyar doları dış borç, 8 milyar doları özelleştirme. Geliyorum 2003 – 2014…

Fatih PORTAKAL- Yani siz siyasetçi sözü veriyorsunuz değil mi? Yani arttırmayacağım diyorsunuz değil mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle. Bu hükümetlerin kullandığı kaynak; vergi geliri 1,5 trilyon dolar, iç borç 96 milyar dolar, dış borç 273 milyar dolar, özelleştirme 52 milyar dolar. Toplam 1 trilyon 900 milyar dolar. Diğer 57 hükümete göre 1 trilyon doların üzerinde kaynak kullanmışlar.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Yani önceliklerimiz burada önemli diyorsunuz.

Fatih PORTAKAL- Neden diğerleri için notere gitmediniz. Artırmayacağınızı anladım vergileri.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın kaynağımız var. Yeter bu kaynağı akılcı ve öncelikleriniz ne olacak kaynağı kullanırken. Hep kaynak sorulduğu için bütün bizim vaatlerimizin milli gelire oranı ne biliyor musunuz? %2.89. Yani %3 bile değil.

Fatih PORTAKAL- Bütçeye yükü?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır milli gelire yükü. %3’ü ben eğer siyasi iktidar olarak emeklinin, işçinin, çiftçinin lehine kullanamıyorsam o zaman ben niye iktidar oluyorum ki zaten. Öyle bir şey olamaz.

Emekliye gelince, notere ilk vaadimiz buydu bizim. Grup toplantısında ramazan bayramında, kurban bayramında emekliye vereceğim dedim ilk vaadimiz buydu. Şöyle bir algı var bizde. Siyasetçi vaat eder ama ya acaba doğru mu? Böyle bir soru işareti var. Bende evet bu doğru notere gidip bunu onaylattım ve bunu söyledim. Evet biz bunu kesinlikle yapacağız diye.

Fatih PORTAKAL- Asgari ücret için neden gitmediniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Asgari ücret içinde gidilebilir. Eğer asgari ücretliler derlerse ki 1500 liraya çıkarma konusunda notere git vallahi yarın sabah notere giderim. Hiçbir tereddüdüm yok.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ben sizle ilgili taradım son 15 günü, 20 günü. Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan ve bugün sorduğumda AKP’ye oy verenlerde hep şunu soruyorlar. Sizin SSK Genel Müdürlüğünüze bir atıf. Şimdi bugün Şehriban Oğhan meslektaşımız, muhabir arkadaşımız oda bunu bir sorar mısın diyor. Şimdi siz efendim hiç başbakanlık yapmadınız değil mi benim bildiğim kadarıyla.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bakanlık yapmadınız. SSK Genel Müdürüydünüz. Hangi tarihte efendim?

Kemal KILIÇDAROĞLU- 1999’da emekli oldum. 92 – 99 arası.

İsmail KÜÇÜKKAYA- 7 yıl SSK Genel Müdürlüğü yaptınız. Benim bildiğim kadarıyla şuanda da SGK aslında batık.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Benim dönemimden daha fazla açık var. En az 20 kat.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şunu bir anlatır mısınız efendim siz tabi bir bürokrat olarak. Çünkü size hep şunu söylüyorlar. SSK’yı Kemal Kılıçdaroğlu batırdı bir sorar mısınız cevabını. Siz mi batırdınız SSK’yı efendim?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir sefer Sosyal Sigortalar Kurumu batmaz. Neden? Bu bir kamu kuruluşu. Maliye bakanlığı battı diyor muyuz bütçe açık verdiği zaman? İki; sosyal güvenlik sistemi açık verdiği zaman yoksullara ya da dar gelirlilere ya da orta gelirlilere devlet o kadar daha fazla kaynak vermiş demektir. Bu iki önemli noktayı herkesin bilmesi lazım.

İki; Sosyal Sigortalar Kurumunun, bağ-kurun ve emekli sandığının üçünün de açığı var. En son kurulan kurum bağ-kurdur. Ama ilk açığı veren bağ-kurdur. Bağ-kur bir dönem o kadar büyük gelirlere sahipti ki boğaz köprüsünün yapımına talip olan kuruluştu bağ-kur. Sosyal Sigortalar Kurumunda sistem çıkarılan yasalar nedeniyle bozulduğu için 34 yaşında, 43 yaşında insanlar emekli oluyordu. Yapan kim? Genel Müdür mü yapıyor? Hayır. Kim yapıyor? Kanun çıkmış adam geliyor dilekçe veriyor emekli oluyor. Emekli maaşı veriyorsunuz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu 34 yaşında, 40 yaşında emekli olanların dönemi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Zaten sistemi bozan mekanizma bu. Niye bu hükümet geldi 65’e çıkardı emeklilik yaşını? Çıkarmasaydı. Niye çıkardı? Artı bir şey daha var o da çok önemli. Genel müdürlerin sosyal sigorta sistemi içinde ister emekli sandığı, ister bağ-kur olsun takdir yetkileri yoktur. Bu benim akrabam bunu daha erken emekli edeyim. Ya da bu benim düşmanım bunu geç emekli edeyim ya da şuna şu kadar aylık vereyim, onun aylığını biraz daha keseyim. Kimin ne kadar aylık alacağına biz değil bakanlar kurulu karar verir. Bizde onu öderiz o kadar. Sistemde ilk bozulma 1971 yılında uluslararası çalışma örgütü uzmanı Zelenka hükümet tarafından Türkiye’ye davet ediliyor 1971 yılında. Ben o zaman öğrenciyim. Zelenka bir rapor yazıyor. Raporun 21.sayfasında aynen şunu söylüyor. Sosyal güvenlik sistemi hakkında önlem almazsanız yakın bir gelecekte bu kurum aylık ödeyemez. 1971. Ben ne zaman oldum? 1992. Geldiğimde zaten açık vardı. Ama benim yaptığım bütün düzenlemeler kurumun daha sağlıklı bir bünyeye kavuşmasına yol açmıştır. Bu konuda da hiçbir tereddüdüm yok.

Bir şey daha söyleyeyim, TBMM’de sosyal güvenlikle ilgili araştırma komisyonu kuruldu. Araştırma komisyonunun raporuna bu şikayeti yapanlar gitsinler baksınlar orada mevcut sistemin bozulmasının temel nedeni siyasetçilerdir diye gayet net yazıyor.

Sedat BOZKURT- Biraz öncede bir takım düzenlemeler yaparken hep yeni yasalardan söz ettiniz. Türkiye’nin sıkıntısı biraz yazılı metinlerle. Yani uygulanmayan yasalar ayrı, hatta uygulanmayan anayasalar var. Hemen basit örneği, yani anayasanın 101 ya da 103. maddesine girmeden toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin ne kadar özgürce yapılması gerektiğine ilişkin hükümleri de içine katarak söylüyorum. Siz yasal düzenlemelerle bütün bu arızaların giderilebileceğini söylüyorsunuz ama yazılı metinlerin uygulanması konusunda bir sıkıntısı var Türkiye’nin. Bir; bunu nasıl aşacaksınız?

İki; biraz önce bir AB sürecinden söz ettiniz. Yani hiç müzakerelere, fasıl açılmalarına bakılmaksızın önümüze bakacağız dediniz. Yani Türkiye’nin bu mevzuat, networkünü bir kabloyla AB’ye bağlayıp bütün mevzuatını toptan alacak mısınız? Bu bence önemli bir devrim. Bunu mu demek istediniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- AB’ye eğer tam üye olacaksak onların koydukları bütün kurullara bizde uymak zorundayız. Onların fasıl açmasını beklemeden ne gerekiyorsa birinci sınıf demokrasi için aynısını Türkiye’ye getireceğiz. Tipik örneğini vereyim. Biz batıya karşı ulusal kurtuluş savaşını verdik. Savaştan sonra gittik İsviçre’den medeni kanunu getirdik. AB mi vardı? Hayır. Neden? Uygar dünyanın bir parçası olmak istiyoruz biz. Avrupa’nın bir parçası olmak istiyoruz biz. O halde o dünyada ne varsa, ahlaki değerler ne varsa, yasalar ne varsa kendi ülkemize de getirelim. Bizim ülkemizde vatandaşta birinci sınıf demokrasiye layık. Elbette şu çok önemli. Yasa çıkarırsınız ama yasanın uygulanması önemli. Mesela İngiltere’de yazılı anayasa yok ama hiç kimse İngiltere’de demokrasi yok demiyor. Tam tersine demokrasinin beşiği olarak kabul ediyoruz.

Sorun şu; yasaları uygulayacak kurumların bir kurum kültürüne sahip olması lazım. Bizde eksik olan o. Amerika’yı alalım. FBI bir kurum kültürü vardır. CIA kurum kültürü vardır. IRS bir kurum kültürü vardır. Pentagon bir kurum kültürü vardır. FED yani merkez bankası bir kurum kültürü vardır. Yani sıcak siyaset oraya doğrudan doğruya müdahale etmez. O hedeflerini koyar, stratejisini koyar, enflasyonu %3 yapacaksın, 5 yapacaksın diye hedef koyar kurumlar kendi kültürleri içinde onu çözerler. Biz kurumların kültürünü yok ettik. Ben bakın maliye bakanlığına daire başkanı olarak atandığım gün kimden sonra genel müdür yardımcısı olacağımı biliyordum. Böyle bir kültür vardı. Merkez bankasının bir kültürü vardı. Baktığınız zaman diğer bakanlıkların bir kültürü vardı. Bu kültürleri yok ettik biz. Kültürü doğuranda şu; liyakat. Devlette liyakat esası vardır. Yani işi bilen kişinin oraya gelmesidir. Siyasette liyakat yoktur bakın. Çünkü ilkokul diplomanız varsa milletvekili olabilirsiniz. Ama devlette şube müdürü olmanız için en az yüksekokul mezunu olmanız lazım. Devlet ayrı, hükümet ayrı çünkü. Ayrıca müsteşar olmanız için öyle 4 yıllık üniversitede yetmiyor ayrıca devlette belli bir süre kademeler içinde çalışmanız lazım. Bu nedir? O kültürün oluşmasına yol açıyor. O zaman ters bir söylem geldiği zaman ya da kurum kültürüne aykırı ya da yasalara aykırı bir uygulama geldiği zaman kurum ona kültürü gereği bu olmaz diyebiliyor. Ben daire başkanlığı yaptığım sırada biz bakanlar kurulu kararını uygulamadık.

Fatih PORTAKAL- O dönemde o cesaret vardı.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yasaya aykırıydı çünkü. Açıkça bakana söylerdik biz bunu uygulamayacağız dedik ve uygulamadık biz bunu. Kimsede niye uygulamıyorsunuz diye bizi alıp ne bir yere sürdü, ne de başka bir şey yaptı. Şimdi devlet buydu, devletin kurumu budur. Demokrasi böyle derinleşmiş olur zaten. Yoksa yasa çıkarıyorsunuz işte ekonomik, sosyal konsey 3 ayda bir toplanacak. Anayasal kurum. 5 Şubat 2009’dan buyana hiç toplanmadı bırakın 3 ayda bir toplanmayı. Anayasal kurum. Çiğneyen kimi? Siyasi iktidar. Hani balık baştan kokar diyorlar ya başı böyle yaparsa öbür tarafta başka bir türlü yapar tabi.

Tülay ÜNAL ÖÇTEN- Efendim ben yine emeklilere döneceğim. Emeklileri ne kadar kazandığınızı düşünüyorsunuz? Ne kadar oy bekliyorsunuz onlardan? Birde az önce milli gelirin %3’ü kadar yapıyor vaatlerimiz dediniz. Peki AKP niçin bu sizin vaatlerinizi uygulamaya geçirmedi ya da onlar böyle bir şey söyleme ihtiyacını duymadı? Birde üçüncüsü, bugün Sayın Cumhurbaşkanı sizin vaatlerinizi en son komik bulduğunu söyledi. Belki siyasi polemik doğuracak ama bunu da sormak istedim.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben tabi Sayın Erdoğan’ı muhatap almıyorum. O istediğini söyleyebilir. Hatta bana göre emin olun çok samimi söylüyorum keşke mümkün olsa da 24 saat kaçak saraydan bütün televizyon kanalları canlı yayın yapsalar. 24 saat hiç itirazım yok. Otursun sabahtan akşama kadar konuşsun ne olacak yani. Karnı şişeceğine bari dili şişeceğine konuşsun istediği kadar. Hiçbir sorunum yok benim. Muhatap da almak istemiyorum.

Şimdi benim muhatabım Cumhurbaşkanı değil ki, o beni muhatap alıyor. Ya arkadaş sen Cumhurbaşkanısın, sen tarafsız olacaksın. Tarafsız olacağına dair namusun ve şerefin üzerine geldin 550 milletvekilinin önünde yemin ettin. Namus ve şeref kavramlarının içi bu kadar boşaltılabilir mi? Yazık günah değil mi bu topluma? Bu toplum seni aldı Cumhurbaşkanlığına oturttu. Sen geldin meclise saygı gösterdik, ayağa kalktık. Sen tarafsız olacaksın. Ben sorumsuzum diyor. Tarafsızlık kuralına uymak bir sorumluluk gerektirir. Eğer bir Cumhurbaşkanı bu sorumluluğu kendi vicdanında hissetmiyorsa ne diyeceğiz biz ona. İstediği kadar konuşsun. Hiç umurumda bile değil.

Emeklilerin ne kadar oyunu alırız? 11 milyon emekli var. Hepsinin oyunu bekliyorum. Bu konuda mütevazide değilim. Bütün emekli kardeşlerime de açık, net söylüyorum sizin hakkınızı, hak ettiğiniz hakkınızı benim dışımda bu kadar net savunan ikinci bir siyasi lider yoktur. Ben size hak veriyorum ama sizin hakkınızı teslim etmek için sizin de bana hak vermeniz lazım, bana oy vermeniz lazım ki ben sizin hakkınızı savunabileyim.

Fatih PORTAKAL- Memur neden yok sizin şeyinizde. Asgari ücretli var, emekli var, başka başka sosyal yardımlar var. Memur için neden ayrı başlık açmadınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ayrı başlık açmadık nedeni de şu; biz bütün bunları yaparken bir hesap yaptık tabi. Şimdi herkese şunu vereceğiz demek doğru değil. Yapacağımızı ancak yapabiliyoruz. Neyi yapabileceksek onu masaya yatırıyoruz.

Fatih PORTAKAL- Memurun başı kel değil ki.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Değil ama en azından onun bir işi var en azından. Emekliye göre daha fazla aylığı var. Emekli dediğim gibi bakın, 350 lira alan emekli var. Bu adam 350 lirayla emin olun torunlarından kaçıyor bayramda. Yazık günah değil mi bu insana? Bir şey vermemiz lazım. Memurun durumu biraz daha iyi. Çok iyi demiyorum biraz daha iyi.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama zaten yıllık zam oranlarını da herhalde ayarlarsınız onları da.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın biz birde emekliye 2 maaş ikramiyeyi ramazan ve kurban bayramında mevcut bütçe içinde vereceğiz. Memuru da buna katarsak bu bütçe bunu kaldırmayabilir. Her şeyin kuruşu kuruşuna hesabını yaptık.

Doğan ŞENTÜRK- Efendim şimdi biz bugün bu yayından önce deneyimli meclis ve CHP muhabirimiz Kemal Aktaş’la bir önceki seçimde Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekili çıkaramadığı 33 ili tespit ettik. İşte Ağrı var, Rize var, Kars var, Nevşehir var, Şırnak var, Erzurum var. Bunların arasında Karabük gibi işçi kentleri de var.

Şimdi tabi merhum Özal’la başlayan, sonra Erdoğan’ın sürdürdüğü, AKP’nin sürdürdüğü sınıfsal tabana yönelik söylem değil de işçi sınıfının daha çok bireye yönelik bir vaat politikası var şuanda Cumhuriyet Halk Partisinin. Bu özellikle işçilerin ağırlıkta olduğu il ve yörelerde AKP geçmiş seçimlerde biliyorsunuz önemli derecede oy aldı. Şimdi bu özellikle işçi kentlerinde olduğu 33 ilde sizin bu sosyal politikalarınızla bir çevirim, bir değişim yaşanacak mı? Sizin gözleminiz ne? Açıkçası ben bu 33 ilden kaçta kaçına gittiğinizi tam olarak henüz bilmiyoruz. Kemal’le de baktık, üzerinden geçtik. Oralara gittiyseniz oradaki gözlemleriniz ne bu seçimde?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bazılarına gittim. Hepsine gittim dersem doğru değil. Bazılarına gittim, bazılarına bundan sonrada gideceğim. Şöyle söyleyeyim, bizim vaatlerimize karşı toplumda güzel bir tepki var. Sorunları onlar biliyorlar, sorunlarına çözüm ürettiğimizi de biliyorlar. Bütün mesele bizim bunları yeteri kadar anlatmamız. Toplumun büyük bir kesimi gazete okumadığı için ancak televizyon izleyerek bizim vaatlerimizi öğrenebiliyor veya bizim örgütler gidip çalışarak, broşür dağıtarak bizim vaatlerimizi aktarabiliyoruz. Ancak bizim vaatlerimizin ne olduğunu hala Türkiye’de önemli bir kesime yeteri kadar ulaşamadığımızı da biz biliyoruz.

Geçen dönem milletvekili çıkaramadığımız iller arasında örneğin Kırıkkale’de var. Bir emekli kenti Kırıkkale. O kentlerin bir özelliği daha var. 13 yıllık iktidar döneminde en büyük kan kaybı o kentlerde olmuştur. Bakın Erzurum’a, bir dönem Erzurum’a doğunun Paris’i derdik. Karabük, Kırıkkale’ye bakın. Bir dönem Kırıkkale’de huzur vardı, refah vardı. Şimdi tam bir emekli kenti oldu. İşçi hemen hemen hiç yok baktığınız zaman. Son rakamlar yayınlandı taahhüt edilen senetlerin ödenmesi, kredi kartı ve tüketici kredisi dolayısıyla. Bir dönem AKP’nin kalesi olan pek çok ilde bir yıl içinde ödenmeme oranı %22 oranında artmış. Bazı illerde %42’yi, 49’u buluyor. Bu şunu gösteriyor; iktidar vaat ettiğini yerine getirememiş, tam tersine oralarda ciddi bir kan kaybı var, sanayi durmuş, esnaf sayısında ciddi bir düşüş var. Dolayısıyla bunu vatandaş günlük hayatında yaşıyor.

Şimdi vatandaş kulağını kabartmış CHP’ye bakıyor. Bunlar önce bu vaatlerinde samimimi diye soruyorlar bize. Notere gidişimin bir nedeni de o. Biz gerçekten samimiyiz.

İki; CHP’nin kadrosunu görmek istiyor. Bizim şuandaki kadromuz sadece Türkiye için değil, dünya dengelerini en iyi okuyan kadro.

Fatih PORTAKAL- Sizin kadro tamam o zaman. Yani bakanlar belli iktidara geldiğiniz zaman.

Kemal KILIÇDAROĞLU- En ufak bir endişemiz yok. Müthiş bir kadromuz var. Göreceksiniz hem demokrasi açısından, hem ekonomi açısından, hem sosyal politikalar açısından. Üçü birbirini tamamlayacak.

Fatih PORTAKAL- Yani bakanlar kurulu oluşturulurken herhangi bir problem CHP yaşamayacak.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hiçbir problemimiz yok ve ben öyle hani zaman zaman söylüyorum öyle 13 yıl süre verin 13 yılda düzelteceğiz falan değil. 4 yılda Türkiye’nin çehresini değiştiririz 4 yılda. Bir sefer emin olun her kuruşu yerli yerinde harcayacağız. Onların 500 liraya yaptıkları işi biz 100 liraya yapacağız. 400 lira tasarruf olacak. Olağanüstü bir savurganlık var. Biz bunların tamamını kaldıracağız. Herkes göreceksiniz yani istihdam açısından da göreceksiniz. Yoksulluk, 17 milyon yoksul 21.yüzyılın Türkiye’sine yakışıyor mu Allah aşkına? 13 yıldır yönetiyorlar 13 yılda 17 milyon yoksul. Pes yani pes. Bende diyorum ki 4 yılda bu ülkede yoksulluğu bitireceğiz. Nasıl? Aile sigortasını getireceğiz.

Fatih PORTAKAL- Bir virgül koyarsanız reklama gideceğiz.

İkinci bölümde koalisyonu konuşacağız. Olabilir mi, olamaz mı, alternatifler nedir, diğer partilere nasıl bakıyorlar? Kararsızlar vs. Bu arada atanamayan öğretmenler onları atayacak mısınız soruyorlar. Hepsini mi atayacaksınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hepsini. Bakın, milli eğitim bakanlığının son raporu çıktı kamuoyuna yansımadı ama biz biliyoruz. 200 bin ek dersliğe ihtiyaç var. Hepsini atayacağız, derslikleri de yapacağız.

Sedat BOZKURT- Bu seçim döneminde şöyle bir şey çok dikkatimizi çekiyor. Din siyasetin tam göbeğinde yer alıyor. Yani dini söylemler, dini vaatler ya da dini terminoloji çok kullanılıyor. Bunun içine diyanette monte edildi. Düne kadar diyanet aracılığıyla devletin kendilerine din tarif etmesine itiraz eden muhafazakarlar bugün o din tarifi yapan diyaneti başka mezhepler üzerinden din tarif ettiği zaman kutsuyorlar, gerekli olduğunu düşünüyorlar. Bir partide diyaneti kaldıracağını söyledi başına gelmeyen kalmadı. Diyaneti yani kurumsal olarak devlet organizasyonu içinde yer almasını siz nasıl görüyorsunuz? Devam etmeli mi, etmemeli mi? İki; bu dinin siyasetin merkezinde yer alması sizi de etkiliyor. Örneğin imam hatibi kapatacaklar diye bir eleştiriye muhatap oldunuz ama kapatmayacağız diyorsunuz. İmam hatipteki eğitimin niteliği tartışılmıyor. Gerçekten orada çok süper bir eğitim sistemi var. Eğer kapatılacaksa ya da açık tutulacaksa, genişletilecekse kriter bu olmamalı m? Nasıl buluyorsunuz bunu? Birde yani siyaset yapıyorsunuz karşınıza dini terminoloji çıkıyor. Kendinizi bir anda dine falan muhalefet ediyormuş gibi hissediyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Dini siyasette bir araç olarak kullanan insanların inancından şüphe ederim. Nokta. Eğer bir kişi dine saygılıysa, kişilerin inancına saygılıysa, onun manevi dünyasına müdahale etme hakkı yoktur. Benimle Allah arasındaki bir ilişkiye ya da benim dünyama onun girmeye ne hakkı var. Böyle bir şey olmaması lazım. İmam hatip okulları, hayır kapatılmayacak. Gayet açık ve net söylüyoruz zaten. Ama eğitimin niteliğini artıracağız, kalitesini artıracağız. Ben isterim ki her imam yabancı dil bilsin. Bir tane değil iki yabancı dil bilsin, felsefe okusun, sosyoloji okusun, dünyayı görsün, bilsin, tanısın. Biz bunu isteriz. Kim istiyorsa çocuğunu eğitim için göndersin hiçbir sıkıntımızda yok. Diyanet işleri başkanlığının kapatılması doğru değil. Ama oranın bütün inançları temsil edebilecek bir yapılanmaya ihtiyacı var. Entelektüel düzenin daha iyi olmasına ihtiyacı var. Bunun yapılabilirliği var mı? Elbette olabilir. Oturulur gayet güzel bir yapı oluşturulabilir. Herkes kendisini orada görebilir.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim seçimlere 27 gün var. Farklı anketler yayınlanıyor ama biz yayınlamıyoruz yönlendirme yapmamak adına. Siz ne öngörüyorsunuz? Mesela bir koalisyon, farklı simülasyonlara göre bir koalisyon ihtimalide sözkonusu olabilir. Sizin ön kabulünüz, ön şartınız, bununla yaparım, bununla yapmam dediğiniz bir durum var mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail bey, bütün siyasi partiler iktidar olmak için mücadele ediyorlar. Bizde iktidar olmak için mücadele ediyoruz. Ben halka söz veriyorum 4 yıl için yetki verin, tek başına yetki verin 4 yılda Türkiye’nin kaderini değiştirelim. Daha güzel bir Türkiye, yaşanacak bir Türkiye’yi beraber inşa edelim. Bakın bakalım yalansız siyaset nasıl oluyormuş. Yolsuzluk olmayan bir siyaset nasıl oluyormuş, halka hizmet nasıl oluyormuş. Ben bunu göstermek istiyorum. Görsün millet. Ahlaki değer nedir, her kuruşun hesabını vermek nedir, kul hakkı yiyip yememek nedir, para nerelere nasıl harcanıyor bu nedir? Bunu milletin görmesi lazım. Hakkıdır milletin. O nedenle hani bugün koalisyon şöyle olacak, böyle olacak diye bu tartışmaları ben doğru bulmuyorum kendi açımdan.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Mesela AKP diyelim aldı ama tek başına olamıyor. Size gelecek Davutoğlu, hayır görüşmem ya da yapmam onlarla der misiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır hayır. Yani bir siyasi parti lideri randevu alıp geldiği zaman hayır hiç görüşmeyiz ya da biz reddederiz demek en azından doğru olmaz. İnsanı olarak da doğru olmaz. Gelir oturur konuşuruz tabi.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir AKP – CHP koalisyonu sözkonusu olabilir mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır. Yani bugün için görünmüyor öyle bir tablo.

Tülay ÜNAL ÖÇTEN- Kimle olabilir, kime daha yakın hissediyorsunuz kendinizi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz tek başımıza iktidar olmak istiyoruz.

Tülay ÜNAL ÖÇTEN- O tamam efendim. Ama böyle bir koalisyon ihtimali doğduğunda HDP olabilir mi, MHP olabilir mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın, gerçekten de koalisyonu tartışmak farklı bir şeydir. Ama ben bir siyasal partinin Genel Başkanıyım ve ben iktidar olmak istiyorum. Dolayısıyla benim bakış açımın böyle olması son derece doğal. Hiçbir siyasi partinin ortaya koyamadığı bir seçim bildirgesi koydum. Toplumun sorunlu olan bütün kesimlerinin sorunlarını çözecek bir bildirge ortaya koydum ve ben yetki istiyorum. Yetki istiyorum ki, bu ülkenin sorunları nasıl çözülürmüş 4 yılda herkes görsün.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Size bir ay önce sormuştum efendim bu soruyu hayalim Başbakan olmak demiştiniz ve 35 hedefim demiştiniz. 35’le iktidar olunabilir mi tek başına?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Olunabilir. AKP 35’le iktidar oldu. Bizde 35’le olabiliriz tabi. Tümüyle oyların dağılımına bağlı.

Fatih PORTAKAL- Simülasyonlara bakıyorsunuz bırakın 34’ü 43 bile yetmiyor yani.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Oyların dağılımına bağlı. Yani siyasal partiler arasındaki oyların dağılımına bağlı.

Fatih PORTAKAL- Peki o zaman şöyle alayım ben soruyu. HDP sizin için bir tehlikemi?  

Kemal KILIÇDAROĞLU- Meşru hiçbir siyasi partiyi tehlikeli olarak görmek doğru değil.

Fatih PORTAKAL- Sizce HDP meclise girebilir mi, sizin tahmininiz ne?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu konuda bizim elimizde bir veri yok. Yani herhangi bir ankette yok. Ama ben %1 oy alan partinin de parlamentoda temsil edilmesini isterim. Yani eğer parlamento milli iradeyi yansıtacaksa gerçek anlamda vatandaş oyunu %1 vermişse bir partiye en azından onun Genel Başkanı parlamentoya gelmeli, kürsüye çıkmalı, kendi partisinin görüşlerini aktarabilmeli. Demokrasi budur zaten.

Tülay ÜNAL ÖÇTEN- Şöyle bir ekleme yapabilir miyim efendim? HDP barajı aşamaz ve meclise giremezse ne olur sizin öngörünüz nedir?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Diğer siyasi partiler barajı aşamadığı zaman ne oluyorsa o da o olur.

Fatih PORTAKAL- Selahattin Demirtaş şunu demişti. Başkanlık sistemi olur o zaman demişti. HDP meclise giremediği takdirde başkanlık sistemi olur demişti.

Kemal KILIÇDAROĞLU- HDP girse de girmese de başkanlık sistemi olmaz.

Doğan ŞENTÜRK- Ben şöyle bir soru yönelteyim. Dolmabahçe’deki mutabakat metninin hemen ardından siz dediniz ki bu tam seçim dönemine denk geldi ve bu mutabakat metni aslında iki partinin bir seçim manevrası minvalinde bir yorumunuz oldu. Burada da hani bir danışıklı dövüş kamuoyunun aklına geldi. Size barış karşıtı diye bir eleştiri yöneltildi her iki partiden de özellikle iktidar partisinden. Fakat ilerleyen günlerde Sayın Demirtaş’ta bu eleştirilerden nasibini aldı ve Sayın Demirtaş’ta bir anlamda hani bu oyunun dışında kaldı. Şimdi bu eğer danışıklı bir dövüşse Sayın Demirtaş’ında sizinle aynı şeyi paylaşmasını nasıl açıklarsınız? Birde az önce bu %35 olayından Akçakoca teşkilatınızdan Selma Koşal derki neden %35 diye bir hedef koydu Sayın Genel Başkan? Özellikle bu hani oturulup hesaplanmış mı %35? Bu iki aşamalı sorumu soruyum Sayın Kılıçdaroğlu.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Önce şunu söyleyeyim, Türkiye’nin en temel sorunlarından birisi Kürt sorunudur ve bunun çözülmesi lazım. Ama bunun kapalı kapılar ardında güvensizlik üzerine inşa edilen bir yöntemle çözülmesi mümkün değil. Bunu çözecekseniz adam gibi çıkacaksınız neleri nasıl yapacağınızı ortaya koyacaksınız. Biz bunu yaptık. Siz hem diyeceksiniz ki sorun çözülsün, hem %10 seçim barajını göz ardı edeceksiniz. Olmaz. Samimi değilsiniz. İki taraf birbirine güvenmiyor. Güvensizlik üzerine bir sorunu çözmek için masaya oturmuşsunuz. O nedenle söyledim bu tamamen bir manevradır dedim. Nitekim bizim dediğimiz doğru çıktı.

O nedenle baştan beri söyledik, yine söylüyorum. Sorunun çözüm adresi parlamentodur, parlamentoda bir uzlaşma komisyonu kurulması lazım ve gerçekten bu sorunun çözülmesi lazım.

Doğan ŞENTÜRK- Siz bir kanun teklifi de verdiniz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir kanun teklifi de verdik. O kanun teklifi AKP tarafından da reddedildi. Bakın bunu da çok açık söylüyorum. Bu sorunu biz çözeriz. CHP çözer. Gayet açık, gayet net. Kanun teklifleri verdik, nasıl çözeceğimizi söyledik, yöntemini söyledik. Parlamentoda olmaz dediler sonra parlamentoya bir yasa getirdiler. Parlamentoda adrestir diye. Bakın, biz bir yıl önceden söyledik. Bunlar bir yıl sonra getiriyorlar. Orada da getirirken bir madde koymuşlardı faili meçhulleri meşrulaştırıyorlardı. Biz ona itiraz ettik. İtiraz edince yine koro halinde bakın çözüm sürecine CHP itiraz ediyor dediler. Dedik biz itirazımız faili meçhuller meşrulaşmasın. Sonra bizim dediğimiz haklı oldu onu oradan çıkardılar kanun çıktı. Sözde halk bilgilendirilecekti. Yasa çıktığı tarihten buyana bir cümle dahi kurulmadı bırakın bilgilendirmeyi. Onun için bunların çözeceği falan yok.

Doğan ŞENTÜRK- Sayın Demirtaş’ı eleştirmeleri de mi bu danışıklı dövüşün bir parçası efendim? Öyle mi diyorsunuz ben onu anladım.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani ben doğrudan bir siyasi parti liderini hedef alıp bir eleştiri getirmek istemem doğrusunu isterseniz. Ama süreç güvensizlik üzerine inşa edilmiştir, taraflar birbirine güvenmiyorlar. Dolayısıyla bu sorunu bunlar çözemezler.

Fatih PORTAKAL- Abdullah Öcalan’la görüşür müsünüz? Kandil’le görüşür müsünüz? Çözeceğiz diyorsunuz da çok havada bir söz. Masaya oturur musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır.

Fatih PORTAKAL- Peki Abdullah Öcalan’ın etkisi var en azından o kesim için. Peki nasıl yapacaksınız, nasıl anlatacaksınız onu Güneydoğu’daki insanlara veya Kürt vatandaşlara?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani Güneydoğu’da yaşayan her insan illa birisinin ağzına mı bakıyor? Yok öyle bir şey.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz HDP’yi mi muhatap kabul edeceksiniz efendim?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Meşru bir organ var mı? Var. Bir siyasi parti var m? Var. Halk oyuyla seçilmiş milletvekilleri var mı? Var. Oturur konuşursunuz. Bu kadar basit.

HDP mecliste olursa elbette HDP’yle konuşursunuz.

Biz parlamentoda bütün siyasal partilerin eşit sayıda milletvekili verdiği bir uzlaşma komisyonu kurulmasını istiyoruz zaten. Amacımız bu. Bu sorunu bütün siyasal partilerde gerçekten de akil insanlar var. Bu sorunun çözümüne katkı verecek insanlar var. Oturur adam gibi nasıl anayasa değişiklerinde oturup bazı maddeleri değiştiriyorsak Türkiye’nin en temel sorununu oturur çözeriz.

Doğan ŞENTÜRK- %35 özel olarak çalışılmış, hesaplanmış bir oran mıydı efendim? Kamuoyuna %35 alacağız demeniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette oturup üzerinde düşündük, taşındık, tartıştık böyle bir orana ulaşabileceğimizi…

Doğan ŞENTÜRK- Makul bir oran olarak belirlediniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette makul bir oran olarak belirledik. Zaten üç aşağı beş yukarı CHP’nin 35 – 45 bandında oy alabileceği şeklinde. Kararsızlar, memnun olmayanlar vs. eğer bunlar kazanılabilirse böyle bir ihtimalin olduğu her zaman bize değişik kanallardan ifade edildi.

Fatih PORTAKAL- O zaman şunu da anlıyoruz. Siz iktidar olduğunuz takdirde İmralı’ya geliş gidişler bitecek. Mektup alışverişi bitecek. Siz muhatap kimse İsmail’in dediği gibi siyasi uzantısı kimse legal onla muhatap olacaksınız.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani meşru. Bakın devlet meşru organla muhatap olur. Aksi halde devletliğini yitirir, anlamını yitirir yani. Siz meşru organsınız karşınızda bu sorunu çözecek meşru bir yapı varsa oturur onla konuşursunuz.

Tülay ÜNAL ÖÇTAN- Efendim hangi oy oranını kendiniz için bir çıta kabul edersiniz? Çünkü son günlerde İngiltere örneğinden hareketle seçimi kaybeden liderler istifa etsin söylemi AKP cenahından çok fazla dillendirilir oldu. Sizin başarı çıtanız ne olacak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Dedik yani %35 hedefimizdir diye koyduk oraya. Başarı çıtamız tabi keşke tek başına iktidar olalım. Hedefimiz o, mücadelemiz o, onu sağlamak istiyoruz. Tek başına iktidar zaten ortaya koyduğumuz bir hedef.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şuanda sosyal medyaya baktım efendim bir taraftan oradan gelen sorular birde tabi Fox yıllardır Çalar Saat Anadolu’yu turlar bilirsiniz. Bizde bunu yapmaya devam ediyoruz. Büyük bir kesimde de seçim güvenliğine dair endişe var, kaygılı insanlar. Yani seçimlerin adil yapılıp yapılmadığı bir tarafa seçimden sonraki süreç. Buna ilişkin bir kaygınız ya da o kaygıyı gidermeye dönük bir tedbiriniz var mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Seçim güvenliği gerçekten önemli. Uygar ülkelerde seçim olur ama kimse seçim güvenliği diye bir kaygı duymaz. Bizim ülkemizde seçim güvenliğinden kaygı duyulması mevcut iktidarın ne kadar acımasız olduğunu, seçim sandıklarına müdahale edebileceği yönündeki bir kaygıyı besliyor. Bu çerçevede biz sivil toplum kuruluşlarıyla da işbirliği yaparak ve diğer siyasal partilere de çağrı yaparak hep beraber sandıklara sahip çıkalım diye bir kampanya başladı bizde o kampanyanın önemli unsurlarından birisiyiz.

Bütün sandıklarda görevlilerimiz olacak, onlar çalışacaklar, bakacaklar. Olabildiğince ıslak imzalı tutanaklar mutlaka alınacak ve Genel Merkeze gönderilecek. Bu konuda da kesin talimatı sandık görevlilerimize verdik. Böylece sistemi en azından kendi açımızdan da bilgisayara yükleyip doğruları görmek açısından.

Fatih PORTAKAL- İsmail’in sorusuna ilaveten şunu sorabilir miyim? Önceki seçimlerde hep şöyle denirdi, yani CHP’li gözlemciler, sandık başında duranlar sandıklardan erken giderlerdi. Böyle bir söylem vardı vs.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu zaman zaman şikayet olarak geliyor.

Fatih PORTAKAL- Şimdi ne yapacaksınız bu seçimde? Kalacaklar sandığın başında?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette kalacaklar. Yani bir partili, buradan bizi dinleyen bütün CHP’li kardeşlerime sesleneyim. Bir partili gerçek anlamda partiliyse ve sandıkta görev almayı kabul etmişse, bakın kabul etmişse diyorum. Kabul etmiyorsa tamam. Ama ben sandık görevlisiyim diye kabul edecek o sandık seçimleri sayımı daha yarısındayken bırakın gidecek. Kimse kusura bakmasın o partili değildir. Partili bütün sayım süresince orada olacak, tutanağı alacak, nasıl bilgisayara yüklendiğini kontrol edecek, bakacak onun başında olacak. Ondan sonra oradan gidip ayrılacak. Bütün bu denetimler yapılmadan, gözlem yapılmadan daha oylar yarıdayken bırakıp gidiyorsa o doğru değil. Onu partili olarak kabul etmiyoruz.

Sedat BOZKURT- İki tane farklı soru yöneltmek istiyorum. Bir tanesi bir Türkiye tablosu anlatıyorsunuz görünür bir tablo bu. Bu tablo 7 Haziran sonrasında seçim sonrasında ortaya çıkacak iktidar adayı, yani AKP’de olabilir, sizde olabilirsiniz, MHP’de olabilir. Bunlar için bir ateşten gömlek öngörüyor. Yani ekonomi iç toplumsal muhalefetin keskinleşmesi, dış ilişkiler açısından söylüyorum. Bütün bunlara rağmen muhalefetin bunları anlatmasına, insanların sokakta bunları hissetmesine rağmen seçmende akın akın bir muhalefet partilerine ilgi göremiyoruz. Bir illüzyon mu var seçmen kitlesinde ulaşamıyorsunuz, bunu yıkamıyorsunuz, bunu kıramıyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Size Van’dan bir örnek vereyim. Deprem sonrası Van’da konutlar yapıldı. Yüksek fiyatlarla satıldı. Yani 30 – 40 bin liralık konutlar 80 – 90 bin liraya satıldı. Şimdi paraları geri istiyorlar. Kredilerin geri ödemesi başlandı. Vatandaşın bunu ödeyecek takati yok. Korkusu şu; iktidar değişirse acaba ben ne olacağım? Bizde söylüyoruz hiçbir şey olmayacak. Tam tersine senin daha uygun şartlarda ödeme yapmana imkan sağlayacağız. Şu propagandayı yapıyorlar. CHP gelirse faizler yükselecek, istikrar bozulacak. Bizim seçim bildirgemizde ne diyoruz? Faizlerin en az %80’ini sileceğiz diyoruz. Tüketici kredisi borcunda ve kredi kartı borcunda en az %80’ini sileceğiz. Bakın, en az diyorum. Belki %90’ını sileceğiz. Ama yaptığımız hesaplara göre en az %80’ini sileceğiz niye yükselsin. Sileceğiz diye vaat eden var mı? Yok.

Ekonomik istikrar, sanki şimdi ekonomik istikrar varmış gibi. Ekonomik istikrar 3 yıldır yok. Ben söylemiyorum Sayın Erdoğan söylüyor. 3 yıldır ekonomi patinaj yapıyor diyor. Hangi hedefleri tuttu? Enflasyon hedefi tuttu mu? Hayır. Büyüme hedefi tuttu mu? Hayır. Kur hedefi tuttu mu? Hayır. İstihdam hedefi tuttu mu? Hayır. Dış ticaret hedefi tuttu mu? Hayır. Hangi hedefi tuttu? Hiçbir hedefi tutmuş değil. Biz ne diyoruz? Ekonominin istikrara ihtiyacı var. Kararlı, tutarlı, yeni bir yapılanmaya ihtiyacı var. Devlette liyakat esasına ihtiyacı var. Kurumlara doğrudan siyasetin, sıcak siyasetin müdahale etmemesine ihtiyacı var. Biz yeni bir yapılanma, yeni bir teşvik politikası, yeni bir ekonomi politikası, dünyayla bütünleşme politikası. Bütün bunları yapmayı biz arzu ediyoruz.

Sedat BOZKURT- Seçmeni ikna edebiliyor musunuz? Sıkıntı var biraz orada galiba. Yani seçmenle bunları anlatmanızda, onlara ulaşmanızda yaşanan sıkıntı var mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi %100 bütün seçmenleri ikna ediyoruz dersek tabi bu doğru olmaz. Yani bazıları var X partisinden, bazıları Y partisinden. Siz istediğiniz kadar doğruyu söyleyin onlar kendi partilerine oy vereceklerdir. Ama kararsız seçmenimiz var. Ülkenin nereye gittiğini gören seçmenimiz var, dengelerin bozulduğunu gören seçmenimiz var. O seçmene de biz güven vermek istiyoruz. Bize güvenin diyoruz, biz bunu çözeriz diyoruz. Bizim bugüne kadar ekonomide yaptığımız bütün tahminler, sosyal politikalarda yaptığımız, oluşturduğumuz bütün projeler en doğru projeler. İktidar bile bizim projelere bu yanlıştır demiyor mesela. Verdiğimiz hiçbir rakama bu yanlıştır demiyor. AKP ne kadar kaynak kullandı benden öğreniyor kendisi bile bilmiyor. O zaman bize güvenmesi lazım. Şimdi hem işsiz olacaksınız, hem diyeceksiniz ki beni işsiz bırakan siyasi partiye gidip oy vereceğim. Esnaf hem perişan olacak, hem diyecek ki beni bu hale getiren partiye oy vereceğim. Az önce örnek verdim Erzurum. AKP’ye gidin %50 – 60’ın üstünde oy verdi. Buyurun Erzurum’a gidin perişan vaziyette Erzurum. Bir insan kendi sonunu hazırlar mı? Siyaseten de artık birimizin oturup düşünmesi lazım, yeter demesi lazım artık buna.

Din unsuru kullanılıyor. Kim din unsurunu kullanıyorsa dine saygısızlık ediyor. Artık bunu vatandaşında öğrenmesi lazım. Benim inancıma kimin ne müdahale etme hakkı var.

Sedat BOZKURT- Çözüm süreciyle ilgili, görünen şu Kürtlerle AKP tabanı çözümden aynı şeyi anlamıyor. Yani AKP’ye göre bu mesele çözülmüş vaziyette. İşte PKK karakol basmıyor, şehit cenazesi gelmiyor, kimse ölmüyor çatışma hali yok. AKP bunun üzerine bir yasadan söz ettiniz. O yasa sadece PKK’yı kurum haline getirip o kurumla görüşen devlet görevlilerine bir koruma kalkanı getiren bir yasa. Başkada bir özelliği yok çerçeve yasa olarak adlandırdılar.

Şimdi CHP’de şöyle bir şey diyor. Müzakere ederiz. Karşı tarafta Kürtlerinde bir takım kullanmak istedikleri hakları var. Haklar müzakere edilebilir bir şey midir? Yani bunları kimseyle müzakere etmeden direk devreye sokmak mümkün değil mi? Yani Kürt meselesinin çözümü de tam bu değil midir?

Doğan ŞENTÜRK- Birde demokrasiye dayanıyor. Yani demokrasi müzakere edilebilir bir şey midir?

Sedat BOZKURT- Tam onu söyleyeceğim. Çünkü demokrasiyi siz Türkiye geneline yaygınlaştırmadıktan sonra yani Abdullah Öcalan’ın politik fantezileri üzerinden söylüyorum demokratik özerkliği Batman’daki insanı mutlu edip etmeyeceği şüpheli ama Aydın’daki, Balıkesir’deki, Manisa’daki Kürt’ü mutsuz edeceği net. CHP’nin burada bir şey söylemesi gerekmiyor mu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- CHP gayet net söyledim birinci sınıf demokrasi. Batıda ne varsa aynısını getireceğiz. Niye getirmeyelim. Bu ülkenin insanı birinci sınıf demokrasiye layık değil mi? Biz 17 maddelik özgürlük ve demokrasi manifestosu yayınladık 17 maddelik. Söyledik. Söyleyeceklerimizin hepsini söyledik biz. Doğu, güneydoğuda birde bütün billboardlara da 17 maddeyi tek tek de ayrıca billboardlarda da yayınladık. AKP çözer diyorlar sorunu. Buyursun çözsünler. Yani ne yaptık biz? Birbirlerini kandırmanın ötesinde ne yapıyorlar? Silahlar susmuş. Keşke hiç silah olmasa biz istemez miyiz? Kimsenin burnu kanamasın isteriz. Sorunu çözmek için dört koşul gerekiyor. Bir; samimi ve dürüst olacaksınız. İki; gizli kişisel bir ajandanız olmayacak. Üç; millete hesabını veremeyeceğiniz angajmanlara girmeyeceksiniz. Dört; millete hesap vereceksiniz. Zamanında bilgi vereceksiniz. Siz bunları yapmıyorsanız bu sorunu çözemezsiniz zaten.

Taraflar samimi mi? Hayır efendim samimi değiller.

Doğan ŞENTÜRK- Biraz tabi bu komşularımız meselesi var. 4 başkentte Türkiye’nin büyükelçisi yok. 2 milyona yakın mülteci şuanda Türkiye’de Suriyeli ve bugün sanıyorum haberlerde verdik İstanbul’da küçük Suriye dediğimiz bir yerde halkla karşı karşıya geldi Suriyeliler ve son olarak da tabi bu tampon bölge meselesi var. İşte tam müdahale sırası var ve bu sıralarda sıcak bir gelişme diye bültenlerimizde duyurduğumuz Genelkurmay Başkanı sağlık nedeniyle rapor aldı. Bütün bu gelişmeler eşliğinde çok kısaca Sayın Genel Başkan bize neler söylersiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- İlk kez cumhuriyet tarihinde bir hükümet Ortadoğu politikasına doğrudan müdahale etmiştir. Taraf olmuştur. O ülkelerdeki belli bir siyasi partiye destek vererek taraf olmuştur. Taraf olduğu içinde Ortadoğu’da Türkiye kan kaybetmiştir. Türkiye sorunlar çözüldüğünde başvurulan ülke olmaktan çıkmıştır. O kadarki Hamas için bile çıkmıştır. Hamas bile sonunda gitti Mısır’a başvurdu İsrail’le sorunların çözümü için. Niye Mısırla kavga ederiz, Esad’la niye kavga ederiz, Irak’la niye kavga ederiz, İran’la niye kavga ederiz, Libya’yla niye kavga ederiz? Hepsiyle kavgalı hale geldik. Sıfır sorun dediler sıfır komşu oldu. Bu politikanın tepeden tırnağa değişmesi lazım. Bu hükümet olduğu sürece ne ekonomide, ne siyasette, ne dış politikada asla istikrar olmaz. İstikrarsızlığın kaynağıdır bu hükümet. Bütün vatandaşların bilmesi lazım.

Tülay ÜNAL ÖÇTEN- Efendim son Milli Güvenlik Kurulu toplantısında paralel yapı ulusal tehdit olarak algılandı ve milli güvenlik siyaset belgesine girmesi, güncellenmesi hükümete tavsiye edildi. Siz olası bir Başbakanlığınızda bu tavsiyeyi nasıl değerlendirirsiniz? Türkiye’nin bir paralel yapı sorunu var mı? Kurumlara sızan böyle bir paralel yapı var mı ne düşünürsünüz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Milli Güvenlik Siyaset belgesi tabi Başbakan olduğumuzda Milli Güvenlik Kurulunda oturur konuşuruz, gerekçeleri nedir bakarız. Gerekçeler haklı gerekçeler mi, yoksa sadece bir kişinin arzusu üzerine oraya giren gerekçeler mi bakarız. Devleti yönetmek, devlet önyargıyla, devlet duygularla yönetilmez. Devlet akılla, mantıkla yönetilir. Bizde aklımızı ve mantığımızı kullanacağız. Vatandaşlar arasında çatışma değil, barışın egemen olduğu bir Türkiye’yi inşa etmek istiyoruz biz. Paralel yapıyı asla istemeyiz devletin içinde. Devletin bir yapısı vardır, devletin bir çatısı vardır. O çatıyı anayasa belirlemiştir. Onun içinde paralel bir yapı oluşturmak asla ve asla kabul edilemez. Dünyada hiçbir demokraside paralel bir yapıyı kabul etmez zaten.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Geçen hafta Melih Gökçek konuğumuzda ona sormuştum. Ankara’nın %10’una sosyal yardım yaptığını söyledi. Daha sonra Aydın’a gittik CHP’li bir belediye başkanı. O da çalışkan bir belediye başkanı Özlem Çerçioğlu. Ona sordum benzeri bir rakamı söyledi. MHP’ye baktığımız zaman biz sosyal yardımları kesmeyeceğiz diyor. CHP’nin şuandaki sosyal yardımlarla ilgili bir yaklaşımı var mı? Çünkü insanların bir kısmında tedirginlik olduğuna dair çok…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sosyal yardımları kesinlikle kesmeyeceğiz. Tam tersine sosyal yardımları iki katına çıkaracağız. Bu bile OECD üyesi ülkelerin yaptığı sosyal yardımların yarısına ulaşıyor. İki katına çıkarmayı taahhüt ettiğimizde bile ancak yarısını bulabiliyoruz. Ama biz sosyal yardımları aile sigortası aracığıyla yapacağız. 3 milyon 750 bin hanede kadının banka hesabı olacak, parayı kadının banka hesabına…

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şuanda alanlarda devam edecekler?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Devam edecekler. Her ay 720 lira para. Asgari 720 lira para yatıracağız. Hiçbir aile ben yoksulum demeyecek. Sosyal devletin koruması altında olacak. Onun yoksulluğunu da asla teşhir etmeyeceğiz. Yani şu aile yoksul işte onun kapısının önüne şu bırakalım. Bunu yapmayacağız. Yani sağ elin verdiğini, sol el görmeyecek. Sosyal devlete yakışan bir sosyal yardım yapacağız.

Sedat BOZKURT- Seçim beyannamenizde HSYK’nın yapısına ilişkin bir yenilik öngörüyorsunuz ama sonuçta tutuklanan hakimler, savcılar görevini yaparken tutuklanan askerlerde var. Bu belki HSYK’nın yapısını değiştirmekten daha öncelikli bir yargı sorunu değil mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle temel bir sorun. Karar verdi diye bir hakim hapse mi atılır Allah aşkına? Böyle bir şey olabilir mi?

Fatih PORTAKAL- Bir reklam arası tekrar geliyoruz.

Necdet Özel Genelkurmay Başkanı konuştunuz mu bugün?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.

Fatih PORTAKAL- Nasıl sağlık durumu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Sağlığı iyi.

Fatih PORTAKAL- Rahatsızlığı nedir?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Onu izin verirseniz ben bir şey söylemeyim burada.

Fatih PORTAKAL- Ameliyat olmuş ama?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.

Fatih PORTAKAL- Kıdem tazminatını siz kaldırmayı düşünüyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır.

Fatih PORTAKAL- Çünkü dönemin bakanı şuandaki bakan sürdürülebilir bir sistem olmadığını söylemişti. Değişmesi gerektiğini söylemişti.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kaldırmayacağız.

Fatih PORTAKAL- 1 Mayıs Taksim meydanı açılıyor mu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle açık olacak.

Fatih PORTAKAL- Polislerin özlük haklarıyla ilgili?

Kemal KILIÇDAROĞLU- 3600 ek gösterge talepleri var. Seçim meydanlarında söylüyorum onu yapacağız.

Fatih PORTAKAL- Yurtdışındaki oyları ne kadar önemsiyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Çok önemsiyoruz. Temsilciliklerimiz var. Sistemi de yakında izliyoruz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Nükleer santrali çok soruyorlar ne yapacaksınız Akkuyu için vs.

Doğan ŞENTÜRK- Mesela Ruslar nükleer santrali bize açtılar ama nükleer teknolojiyi vermediler.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Oradaki temel sorun nükleer teknolojiyi bizim öğrenmememiz. Yapılan anlaşma gizli, çet raporu yok. Dolayısıyla ciddi sorunlarımız var.

Tülay ÜNAL ÖÇTEN- Birde efendim emeklilik yaşını çok soruyorlar. Emeklilik yaşını indirecek misiniz? Kaça indireceksiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Emeklilikte yaşa takılanlar var. Onların sorunlarının çözümüyle ilgili bizim bir kanun teklifimiz var parlamentoda. Emeklilik yaşını uzatmadan emeklilikte yaşa takılanların sorunlarını çözeceğiz.

Fatih PORTAKAL- Bugün geldiğimde arkadaşlarım bazıları söyledi. Son iki haftaya kala CHP bazı sürprizlerle çıkacak dedi. Bazı sürprizleriniz mi var? Olacak mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Her partinin sürprizleri olur tabi. Bizimde olabilir.

Fatih PORTAKAL- Son 15 günde bazı sürprizleriniz…

Doğan ŞENTÜRK- Nasıl bir sürpriz buradan açıklayabilir misiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- İzin verirseniz onu şimdi açıklamayım.

Doğan ŞENTÜRK- İpucu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok hayır.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Birde kamuya torpilli memur alımlarıyla ilgili çok soru gelmiş efendim.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle onu kapatacağız. Kamuya torpilli memur alımı asla ve asla doğru değil.

YouTube Haber arası

Fatih PORTAKAL- Çok çok teşekkür ederiz sağ olun Kemal bey beni de zor durumda bırakmadınız, yönetmenimle de karşı karşıya getirmediniz. Çok teşekkür ediyorum nezaketiniz için.”