casino siteleri

"MADEM HUKUK DEVLETİYİZ ZORUNLU DİN DERSİ KALDIRILMALI"

Siyaset Haber Girişi : 21 Nisan 2015 01:49

-“Anadolu’nun kuş uçmaz kervan geçmez köyünde doğdum. Annesi, ablası okuma yazma bilmeyen bir çocuk gelip CHP’ye Genel Başkan oluyor, devletin en tepe noktalarında onuruyla duran, görevlerini yapan bir kimliğe bürünüyorsa Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı borcu vardır”

Deprem konutları

 

-“Benim bütün kardeşlerim, bütün akrabalarımda meydanda. Ben devletin en büyük hazinelerini yönettim niye benim kardeşlerimden birisi, amcam, dayım , yeğenlerim köşeyi dönmedi. Çünkü her kuruşun hesabını vermeye hazır görev yaptım ben devlette. Şimdi Türkiye’de Başbakan olarak aynı görevi yapmak istiyorum. Düzgün siyaset yapmak istiyorum, akıllı siyaset yapmak istiyorum. Siyaseti kirlilikten arındırmak istiyorum”

 

-“Yardım malzemesi gizlenir mi? Biz Kerkük’e yardım malzemesi gönderdik 12 tır. Aldık basın mensuplarıyla beraber gittik oraya. Ezidilere yardım gönderdik, basın mensuplarıyla gönderdik. Niye gizleyelim. Yani insani bir yardım dünyadan gizlenir mi? Gizlenmez. Nedir bu? Silah gönderiyorsunuz siz. Türkiye Cumhuriyetine yakışır mı bu? Yakışmaz.”

 

-“Gazeteci, arkadaşınız, İzmir’de önseçime girdi, başarılı oldu. Parlamentoda bekliyorduk, iyi bir gazeteci, sizin meslektaşınız. Şikayet edenleri araştırıyorum. Eğer onlar bizim partiliyse kesinlikle bu partide kalmayacaklar. O konuda talimatı da ilgili arkadaşlarıma verdim.”

 

-“Her organize sanayi bölgesinde aileye yük olmayacak şekilde yatılı meslek lisesi kuracağız. Çocuk oraya girecek, yatılı okuyacak, hiçbir masrafı olmayacak. Üçüncü sınıftan itibaren, ikiyi bitirdikten sonra kendi branşıyla ilgili sanayi kolunda kursa gidecek. Daha doğrusu staja gidecek. İşi hazır, ara eleman ihtiyacı böyle karşılanacak”

 

CHP Lideri Kılıçdaroğlu NTV’nin canlı yayını “Liderler Konuşuyoréda gazetecilerin sorularını şöyle yanıtladı;

 

Oğuz HAKSEVER- Enteresan gelen bir konu 100 gün ve 1 yıl süre vermeniz Sayın Genel Başkan. Bir; 100 gün fikri nasıl doğdu? Bunu Süleyman Demirel yapardı zamanında.

İki; neye göre yaptınız? Mesela 1,5 liraya mazot niçin 1 yıllık periyoda kondu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- İlk 100 günde yapacaklarımız doğrudan doğruya karar verip gerçekleştirdiğimizde uygulamasını başlatacağımız bir süreç. Örneğin aile sigortası kanununu sevk edeceğiz ama onun alt hazırlıkları ona göre organizasyon gerekiyor ve onu daha sonra yapacağız. Siyasi ahlak yasasını hemen çıkaracağız, onun alt açılımları olacak. Emekliye 2 maaş ikramiye ramazan ve kurban bayramında onu rahatlıkla yapabileceğiz.

1 yıllık süre mazotla ilgili, mazotun rengini değiştirmemiz lazım. Yani çiftçiye vereceğimiz mazotun diğer mazottan farklı olması lazım. Onun için bizim biraz süreye ihtiyacımız var.

Murat YETKİN- TÜBİTAK’ta vardı öyle bir çalışma.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Yani her şeyi düşünerek yaptık. Neden 1 yıl? Çünkü ön hazırlıklarının yapılması lazım, farklı bir rengin olması lazım ve onun sadece çiftçiye satılması lazım. Böylece denetleme yapılırken daha rahat bir denetim olacağını…

Oğuz HAKSEVER- Asgari ücrette 1 yıllık zaman dilimi içinde.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Asgari ücrette öyle. Çünkü asgari ücret tespit komisyonu var. Asgari ücret tespit komisyonu toplanacak, biz vergi yasasında değişiklik yapacağız. Asgari ücret üzerinden gelir vergisini kaldıracağız. Onun uygulaması 1.1. tarihi itibariyle başlayacaktır. Yani bir yılın başından itibaren başlayacaktır. Çünkü geçmiş bütçeler bir önceki rakamlara göre hazırlanmıştır. Biz onu da düşünerek hemen kaldırırsak orada bir açık oluşabilir. Biz dengeleri o şekliyle kurduk.

Mustafa KARAALİOĞLU- Efendim paketlerinizin içerisinde, ekonomik vaatlerin içerisinde böyle mega projeler, büyük projeler, köprü, yol, havaalanı vs. gibi büyük projeler yok. Yani bunları bilinçli olarak mı tercih etmiyorsunuz? İhtiyaç mı duymuyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır. Onlar zaten yapılacak.

Mustafa KARAALİOĞLU- O da bir kaynak sorunu değil mi? Sonuçta onlarda yapılacağı için?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın şimdi, en büyük projeleri yap-işlet-devret modeliyle yapıyor hükümet. Devletten çıkan bir para yok ki. Yapacak, çalıştıracak, kazanç elde edecek. 3.havaalanı diyelim. Yani devletin cebinden çıkan 5 kuruş para yok ki. Yap-işlet-devret modeliyle yapıyor. Bu model yanlış mıdır? Hayır yanlış söylemedik. Büyük projeler? Elbette büyük projeler yapılmalı. Büyük projeler Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu. Ben söyledim 3.köprü yerine keşke mümkün olsaydı da 2., 3., tünel olsaydı. Tabiatı perişan etmeseydik, doğayı bozmasaydık. Zaten İstanbul’da insanlar nefes alamaz noktada. Siz o yeşil alanları da yok ederseniz ne olacak İstanbul? Bunu söyledik ve hükümete tavsiyede ettik. Alt tünel yapın nasıl yaptıysa birisini Japonlar yapıyorlar Türkiye bunu yapabilecek kapasitededir yaparsınız.

Oğuz HAKSEVER- Nitekim var şimdi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Var tabi. Dolayısıyla sorunu aşabilirsiniz. Büyük projeleri böyle yapabilirsiniz, gerçekleştirebilirsiniz. Türkiye bütün bu projelerini hayata geçirebilir, yapabilir.

Bakın, büyük proje dediğiniz nedir biliyor musunuz? Asıl büyük proje siz katma değeri yüksek ürün üretiyor musunuz büyük proje odur. Eğer siz katma değeri yüksek ürün üretemiyorsanız sizin emin olun dünyada saygınlığınızda olmaz. Hepimizin elinde cep telefonu var. Türkiye bunu üretemiyor, montajını yapıyoruz yine belli isimlerle çıkarıyoruz. Montajını yapıyoruz. Üreten kim? Türkiye çip üretebiliyor mu? Asıl büyük proje o. Çip üreten Türkiye. Asıl büyük proje ne? Bilgi toplumu. Türkiye’yi bilgi toplumuna taşıyacaksınız. Asıl büyük proje ne? Her yıl 15 bin üniversite mezununu her branştan yurtdışına doktoraya göndereceksiniz. Emin olun düşünün 15 binin hadi diyelim 5 bini orada kaldı 10 bini Türkiye’ye geldi. 10 yılda 100 bin yurtdışında doktora yapmış bir Türkiye portresi düşünün. Bütün üniversitelerinde araştırmaya bakın, insan kalitesine bakın. Sinemasına, tiyatrosuna, sanatına, bilimine, tıbbına, mühendisliğine her alanına bakın. Uzayına bakın şimdi. İşte proje budur. İnsan kalitesini yükselteceksiniz. Çünkü 21.yüzyılın en temel gerçeği insan beyninin tartışmasız en büyük stratejik ürün olduğudur. Bunun değerini verebiliyorsanız, bilgiyi toplumun önüne koyup aydınlatabiliyorsanız önünüzde hiçbir güç duramaz. Bunu nasıl yapacaksınız? 4 tane koyduk. Bir; birinci sınıf demokrasiyle yapacaksınız. İki; üretime geçeceksiniz, katma değeri yüksek ürün. Birinci sınıf demokrasiye geçerken de, öbürünü yaparken de, üniversiteleri gerçek anlamda birer bilim yuvası haline getireceksiniz. Sosyal politikaları yapacaksınız geliri, refahı tabana yayacaksınız. Refah tabanda değil yukarıda buluştu. Biz tabana yayacağız ve sonuncu olarak da devletin sürekliliğini sağlayacaksınız. Sıcak siyasetin girmeyeceği alanlar olmalı. Eğer bu olabilirse Türkiye bunu sürdürebilir.

Funda GÖREY- Tam da bu noktada partinizin bir inandırıcılık sorunu var mı sizce? 12 yıldır iktidarda şunu şunu yaptı, yaptıkları ortada ama CHP bu kadar zamandır muhalefette. Ben nereden bileyim bu söylediklerini yapacağını diyen bir seçmeni nasıl ikna edeceksiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Onun için söylüyorum zaten 4 yıllık süre istiyorum. Taahhüt ettiğimin ilk 6 ayında bunları yapamazsam 6 madde halinde hem Başbakanlığı bırakacağım, hem siyaseti bırakacağım. 1 yıl içinde yapamazsam Başbakanlığı da bırakacağım, siyaseti de bırakacağım. Çünkü ilk kez bu kadar açık, bu kadar net rakamlandırılmış hedefleri toplumun önüne koyuyoruz. İlk kez. Taahhüt ediyorum. Gittim noterde de taahhüdümü verdim. Bütün emekli derneklerine de gönderdim. Biz bunu yapacağız. Niye yapmayalım? Ben kişisel hayatımdan örnekler verdim. Anadolu’nun kuş uçmaz kervan geçmez köyünde doğdum ama benim bir başarı hikayem var. Bu bireysel bir başarı. Bunu toplumsal başarıya dönüştürmek hepimizin görevi, ortak çabası. Eğer annesi okuma yazma bilmeyen bir çocuk bugün gelip CHP’ye Genel Başkan oluyorsa, annesi okuma yazma bilmeyen, ablası okuma yazma bilmeyen bir çocuk gelip devletin en tepe noktalarında onuruyla duran, görevlerini yapan bir kimliğe bürünüyorsa Türkiye Cumhuriyetine karşı borcu vardır ve biz bu başarıyı toplumsal başarıyı sergilemek zorundayız, bunu yapmak zorundayız, hayata geçirmek zorundayız.

Emin olun bakın, siyaseti kirlilikten arındıralım Türkiye’de çok kaynak var. Dünyanın en zengin ülkelerinden birisi. 19. büyük ekonomiyiz. Tartıştığımız konuya bakın emekliye 2 maaş ikramiye verirsek kaynak var mı, yok mu? Dünyanın en büyük 19. ekonomisi. 17’ydik 2 sıra geriledik. Emekliye 2 maaş kaynak var mı bunu tartışıyoruz. Emin olun iktisat bilimini okumuş insanlar buna gülüyorlardır bunlar nasıl bir ülke diye. 720 lira aile sigortası 3,5 milyon hanede gelir 720 liranın altında olmayacak. Dünyanın 19. büyük ekonomisi bunu tartışıyor. Hani Türkiye büyüktü, hani devasa bir Türkiye vardı? Korkum ne biliyor musunuz? Bu yapı böyle devam ederse Türkiye gerileyecek.

Örnek vereceğim size. Biz Güney Kore’den önce otomobil üreten bir ülkeyiz. Bugün bizim bir otomobil markamız yok. Güney Kore’nin dünya çapında 3 otomobil markası var. Oturup düşünmemiz lazım bizim Güney Kore’den ne eksiğimiz var? İnsan kapasitemiz var.

Murat YETKİN- Sizce cevap ne?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Cevap kirli siyaset. Tek farklılığımız o. Hesap vermeyen siyaset. Bana dünyanın hiçbir demokrasisinde şunu gösteremezsiniz. Sayıştay’ın mali raporu gelmeden bütçe kanunu çıkmaz. Hiçbir ülkede çıkmaz ama bizde çıktı. Hesap vermeyi utanılacak bir olay olarak gören bir siyaset toplumu ileriye taşıyamaz. Hesap vermeyi reddeden bir siyaset gelecek vaat edemez, umut vaat edemez. O siyasetin anlayışı kendisini ve yakın çevresini zenginleştirmektir. Benim bütün kardeşlerim meydanda, bütün akrabalarımda meydanda. Köşeyi dönen, ben devletin en büyük hazinelerini yönettim niye benim kardeşlerimden birisi köşeyi dönmedi, amcam köşeyi dönmedi, dayım köşeyi dönmedi, yeğenlerim köşeyi dönmedi diye. Çünkü her kuruşun hesabını vermeye hazır görev yaptım ben devlette. Şimdi Türkiye’de Başbakan olarak aynı görevi yapmak istiyorum. Düzgün siyaset yapmak istiyorum, akıllı siyaset yapmak istiyorum.

Bakın şu çok önemli. Devlet kinle, öfkeyle, kibirle yönetilmez. Devlet akılla ve mantıkla yönetilir. Devleti yönetmek çok zormuş gibi geliyor. Devleti yönetmek zor değildir. Devletin kurumları saat gibi çalışıyorsa devleti yönetmek kolaydır. Eğer siz devletin kuruluşlarına doğrudan müdahale ediyorsanız, kamu ihale kurumuna, yöneticilerine bak bizim adamları atadık, bizim arkadaşlara ihaleyi verecekler dediğiniz andan itibaren orada sorun çıkar ve sorun çıkıyor zaten.

Murat YETKİN- Şimdi sizin bu seçimde ağırlığınız ekonomi bu görülüyor. Sosyal devlet refahı…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Unutulan sosyal devlet. Refahı tabana yaymak.

Murat YETKİN- Öyle diyorsunuz. Şimdi size dolayısıyla dış politika sorusunu diplomasi sorusu olarak sormayacağım ama Türkiye’nin ticaret yolları kapanıyor. Yani özellikle güney ve doğusuyla ilgili. Belki şimdi hani İran’la nükleer anlaşma sayesinde belki İran yolu açılacaktır ama güneyle olan ticaret yolları kapanıyor. Avrupa’da da hala krizin etkileri var. Şimdi dış politika evet 2009 yılına kadar filan hakikaten o sıfır siyaset şeyiyle gidiyordu. Yani doğruya doğru. Yani o 2008 – 2009 yılına kadar öyle gidiyordu. Ondan sonra bir şey var. Hani bağlantılar kesiliyor demekle kalmayacağım ticaret yolları kesiliyor. Bunları nasıl açacaksınız? Çünkü hani Suriye’de bir iç savaş var ve hani bir diktatör orada. İşte Irak’ta bir tür iç savaş var IŞİD belası var. Yani ortalıkta güllük gülistanlık değil. İsrail ve Mısırla, Kıbrıs’la sorunlar ortada. Bunları halledip tekrar Türkiye’yi etrafıyla dost ve ticaret yapabilir hale getireceksiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Mısır’daki olaydan sonra biz Mısır’a eski büyükelçi 2 milletvekilimizi gönderdik. Mısır halkıyla dost olduğumuzu söyledik. Suriye içinde aynı şeyi yaptık. Milletvekillerimizi gönderdik, Suriye halkıyla dost olduğumuzu söyledik. Bizim akrabalarımız orada, onların akrabaları bizde dedik. Irak’a ben bizzat kendim gittim. Türk iş adamlarının önündeki sorunları çözmek için Başbakan dahil enerji bakanı dahil pek çok çevreyle görüştük ve önemli katkılar verdiğime inanıyorum. CHP iktidarında hiçbir komşumuzla asla ve asla kavga etmeyeceğiz ve onların içişlerine hiç müdahale etmeyeceğiz. Mezhep eksenli bir dış politikayı şiddetle reddediyoruz. Herkesin inancına saygılıyız. Kendi ülkemde nasıl herkesin inancına saygılıysam benim ülkemin dışında olan insanlarında inançlarına saygılı olacağız. Hiçbir ayrım yapmayacağız.

Asıl tehlike 23 Nisan’da eğer Mısır ro ro sözleşmesini yeniden imzalamazsa asıl sorun oradan başlayacak. Bizim Katar, Suudi Arabistan, Dubai’ye ürün satmamız mümkün olmayacak veya İran üzerinden çok daha pahalı bir yolu tercih etmek zorunda kalacağız.

Dış politikada 4 merkezde şuanda bizim büyükelçimiz yok. Libya’da yok, geri gönderdiler. Mısır’da yok, Suriye’de yok ve İsrail’de yok.

Murat YETKİN- Yani Kıbrıs Rum tarafıyla Ermenistan’ı saymıyoruz bile zaten onlarda hiç yoktur.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani evet. Bu bağlamda bizim yeni bir dış politika izlememiz gerekiyor bu zorunlu. Şu güvenceyi bütün komşularımıza vermek zorundayız. Sizin iç işlerinize Türkiye asla müdahale etmeyecek. Kültürel ilişkilerimizi geliştireceğiz, ticari ilişkilerimizi geliştireceğiz.

Bakın, iktidar Suriye’yle vizeleri kaldırdı, dış politikada bir dönem bahar havası vardı. Hiçbir zaman eleştirmedik. Hiçbir zaman niye böyle yapıyorsun da demedik. Ama ne zamanki Türkiye iç işlerine müdahale etti o ülkelerin yanlış yapıyorsun dedik, kaybederiz dedik ve biz kaybettik ve kaybetmeye de devam ediyoruz. Mavi Marmara en büyük hatalardan birisiydi. Üstelik Mavi Marmaray’a AKP milletvekilleri de binecekti ama gece olanlara hayır siz binmeyin dediler. Diğerleri gitsin.

Türkiye kendi kara sularından korsan gemi çıkaracak bir ülke değildir, olmamalıdır. Hukukun üstünlüğüne inanan bir ülke olmalıdır. Efendim gemi Kıbrıs Rum kesimine gidecekti biz onun için izin verdik. Oysa bütün dünya biliyordu ki bu gemi İsrail’e gidecek. Gazze’de Kızılay’ın çadırı var, yardım yapacaksan gönder. Kimse karışmıyordu. Kızılay yardım götürüyordu. Bizim insanlarımız yardım götürüyordu. Sayın Başbakan İsrail’e de, Filistin’e de gidiyordu, Gazze’ye de gidiyordu. Hiç kimse neden gidiyorsun diye bir şey de söylemiyordu. Ama kendi ayağımıza kurşun sıktık. Şuanda çok sıkıştık. Sadece Ortadoğu’da değil, aynı şey Avrupa’da, Amerika’da, Rusya’da pek çok ülkede var.

Mustafa KARAALİOĞLU- Birde şu tarafı yok mu? Yani Suriye’de 300 bin civarında vatandaşını öldürmüş ve ülkenin yarıdan fazlasını nüfus hareketine zorlamış gerçek bir diktatör var. İşte Mısır’da bir askeri darbe yapıldı. Evet Mavi Marmara fikri bir yandan tartışılabilir ama orada da uluslararası sularda bizim insanlarımızı katleden bir rejim var. Yani olayların birde bu boyutu yok mu? Şimdi bunlar konusunda, bunlara rağmen ilişkileri nasıl kurma, nasıl bir mimari düşünüyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Uluslararası alanda bizim insanlarımızın katledilmesini şiddetle kınadık zaten. İsrail’in yaptığı asla ve asla doğru değil. Kendi kara sularına girmediği sürece uluslararası sularda müdahale etmek korsanlığın bir başka adıdır. Açıkça konuşmamız gerekiyor.

Suriye’ye gelince, hiçbir zaman Esad’ın yaptıklarını savunmadık hiçbir zaman. Ama Türkiye’nin birilerinin eline silah vermesi, silah göndermesini de doğru bulmadık. İçişlerine müdahaleyi doğru bulmadık. Akan kanın sorumlusu siyasi iktidardır kimse kusura bakmasın. Tırlara oraya giden yardım malzemesi değildi. Efendim yardım malzemesi. Yardım malzemesi gizlenir mi? Biz Kerkük’e yardım malzemesi gönderdik 12 tır. Aldık basın mensuplarıyla beraber gittik oraya. Ezidilere yardım gönderdik, basın mensuplarıyla gönderdik. Niye gizleyelim. Yani insani bir yardım dünyadan gizlenir mi? Gizlenmez. Nedir bu? Silah gönderiyorsunuz siz. Türkiye Cumhuriyetine yakışır mı bu? Yakışmaz. Tutunuz dediniz ki 2 haftalık ömrü kaldı dediniz. Hadi buyurun 2 haftalık ömrü kalıp kalmadığını. Biz oraya müdahale etmemeliydik. Ama şunu yapmalıydık. Uluslararası alan nasıl mücadele ediyorsa BM veya alınan kararlar biz o sürecin bir parçası olabilirdik. Yani demokrasiden yana, hukuktan yana, hukukun üstünlüğünden yana olabilirdik. Oradaki vahşete göz yummamalıydık elbette. Biz göz yumacağız diye değil, ama dile getirebilirdik bunu. Ama doğrudan doğruya silah göndermek. Ne oldu? Yangın var orada. Komşuda yangın varsa nasıl olur? Herhalde elimizde benzinle yangının üstüne gitmeyiz. Biz benzinle gittik.

IŞİD belası var. Doğrudur IŞİD belası var. Musul konsolosluğumuzu bastılar, rehin aldılar. Türk Hava Yolları kadar pratik davranamadı. Türk Hava Yolları kadar öngörüsü olmadı bu hükümetin. O bile seferi durdurdu biz orada tuttuk konsolosumuzu ve orada çalışanları IŞİD size bir şey yapmaz diye. Geldiler bastılar hepsini esir aldılar. Doğru muydu? Asla doğru değildi. Savunmuyor muyuz? Asla savunmuyoruz. Ama yanlıştı. Şimdi yanlışı da birisinin dile getirmesi lazım. Arkadaş bu yanlıştır demesi lazım. Teslim ol talimatını veren dönemin Başbakanı ben bunu gayet iyi biliyorum. Teslim olun dediler.

Yani dış politikada ciddi bir açmazımız var. Mısır’daki darbe. Darbe olduğu gün eleştirenlerden birisiyim. Ama eleştirmek ayrı, Mısır halkına hakaret etmek ayrı. Biz Mısır’da da demokrasi olsun, insan hakları olsun, insan hakları güvence altında olsun, hukukun üstünlüğü olsun. Ama siz kalkar El Ezher şeyhine ağır hakaretlerde bulunursanız Mısırlı onu kendisine yapılmış hakaret olarak görüyor.

Mustafa KARAALİOĞLU- Esadlı bir çözüm, Esadsız bir çözüm konusunda yani Esad’la sürebilir mi Suriye? Siz iktidar oldunuz Esad’la diyaloğa girmek gibi bir seçeneğiniz var mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu konuda bizim bir önerimiz oldu. Biz uluslararası Suriye konferansının Türkiye’de toplanmasını istedik. Suriye’deki iki tarafında Rusya’nın, AB, Arap ligi ve Amerika’nın da olması gerektiğini söyledik. Hükümet reddetti bunu. Sonra Cenevre’de görüşmeler oldu, bazı önemli adımlar atıldı. Biz onların hepsini olumlu gördük ve işin garip tarafı o toplantıya Türkiye davet edilmedi. Bizim ağırımıza gidiyor. Benim komşumun sorunu çözülecek ve Türkiye o toplantılardan dışlanmış vaziyette. Bu bizim dış politikada geldiğimiz olumsuz tabloyu gösteriyor.

Oğuz HAKSEVER- Suriyeliler ne olacak Sayın Genel Başkan? O konuda bazı sözleriniz oldu açıklanmaya belki muhtaç yani göndereceğiz değil ama…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Dış politikada bir sefer kesinlikle Suriye dahil, Ortadoğu dahil barışı getiririz.

Bakın Ekmeleddin beyi Cumhurbaşkanı adayı olarak belirlememizin temelinde de bu unsur vardı. Ortadoğu’da çok güçlü bir isimdi Ekmeleddin bey. Ortadoğu’ya barışı getirecek önemli insanlardan birisiydi. Ama olmadı. Ona da saygı göstereceğiz tabi illa olacak diye bir kural yok. Ona da saygı göstereceğiz. Ama Ortadoğu’ya biz barışı getirebiliriz. Türkiye müdahil olmazsa başvurulan ülke konumunda olursa Türkiye, müdahale eden ülke değil, sorunları çözme konusunda başvurulan ülke olursa ki geçmişte öyleydi o zaman Ortadoğu’daki sorunları biz çözeriz. Fakat Türkiye o şansını kaybetti. Bu yönetim yüzünden kaybetti. Biz seçildiğimizde, iktidar olduğumuzda çıkıp Ortadoğu’daki bütün liderlere şunu söyleyeceğiz. Sizin ülkenizde barışa ve huzura biz katkı vermek istiyoruz. Ne yapmamızı istiyorsanız biz onu yapmaya hazırız. Yeter ki siz kendi ülkenizde barışı, huzuru, güveni sağlayın. Bu güvenceyi vereceğiz onlara. Irak, İran arasında savaş oldu biliyorsunuz 9 yıl sürdü. O savaşta Türkiye tümüyle tarafsızlığını korudu. 2 ülkede hiçbir zaman Türkiye’ye saygısızlık etmedi. Ama biz doğrudan doğruya o ülkelerin liderlerini hedef alarak, halklarını hedef alarak pek çok olaya bulaştık. Cumhuriyet tarihinde hiç karşılaşmadığımız olayları hayata geçirdik.

O nedenle hepsini düzeltmek mümkün.

Funda GÖREY- Ekmeleddin bey dediniz hemen oradan bir hani Ortadoğu’da da bilinen ve sorun çözebilecek kapasite sahibi bir isim olduğu için Cumhurbaşkanı adayı yaptık dediniz ama MHP’den milletvekili adayı oldu. Siz teklif ettiniz mi? Kontenjan kullanmayı düşündünüz mü?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Parlamentoda Ekmeleddin bey gibi sadece Ortadoğu’da değil, dünyada da saygınlığı olan bir insanın olması önemli tabi.

Oğuz HAKSEVER- Siz teklif hiç aklınızdan geçti mi Ekmeleddin İhsanoğlu’na götürmek?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır. Çünkü bizim bu seçim ağırlıklı olarak önseçim yaptık, kontenjan sayımız son derece sınırlıydı. Dolayısıyla öyle bir şansımız olmadı.

Oğuz HAKSEVER- Atilla Sertel olayını soracağım. O konuya ne dersiniz Sayın Genel Başkan baktınız mı? Yani yasal sorunu gerçekten CHP’liler mi duyurdular İzmir milletvekili adayınız gazeteci meslektaşımız.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Biliyorum. Önseçime girdi, önseçimde başarılı oldu. Parlamentoda bekliyorduk, iyi bir gazeteci, sizin meslektaşınız. Şikayet edenleri araştırıyorum. Eğer onlar bizim partiliyse kesinlikle bu partide kalmayacaklar. O konuda talimatı da ilgili arkadaşlarıma verdim.

Mustafa KARAALİOĞLU- Zorunlu din derslerini kaldıracağız diyorsunuz. Neden? Ne mahsuru var din derslerinin zorunlu olması, yani bir problem mi, bir sosyal problem mi sizin için?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle; AİHM’nin kararı var. Biz bir hukuk devleti miyiz? Evet. Mahkeme kararlarına uyacak mıyız? Evet. Uymalı mıyız? Evet. Uymazsak ne olur? Başımıza bir sürü bela açılır. Şu güvenceyi de veriyoruz yalnız. Kim kendi inancını öğrenmek istiyorsa elbette ona hiçbir sınırlama getirilmeyecektir. Bunu da biz veriyoruz. Zorunlu din dersi. Şimdi diyelim ki Hristiyan dünyasından bir çocuk okula geliyorsa ona hangi dersi vereceksiniz? Bir başka yerden geliyorsa ona hangi dersi vereceksiniz?

Mustafa KARAALİOĞLU- Bunlar regüle edilebilir, düzenlenebilir.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bizde diyoruz zaten zorunlu olmaktan çıkarırsınız isteyen istediği şeyi alsın. Önündeki bütün engelleri kaldırırsınız. Niye kaldırmıyorsunuz?

Şimdi az öncede söyledim işte CHP geldi efendim işte 13 yıllık zorunlu sistemi getiriyor imam hatip okullarını kapatacak. Hiç aklımızdan geçmeyen bir şey. İman hatip okullarını kuran zaten CHP. Yani niye kaldıralım. Yani bu ülkede din adamlarımızın toplumu aydınlatması, onların bilgili olması, bilgi birikimi olması bizimde en büyük arzumuzdur. Cahil adamdan toplum çok büyük zararlar görür. Ama bilgili, olayları bilen biz din adamlarımızın sosyolojiyi de, felsefeyi de, ilahiyatı da çok iyi bilmelerini, okumalarını isteriz. Dünyayı bilmelerini isteriz. Sadece Müslümanlığı değil bütün dinleri öğrenmelerini isteriz. Toplumu aydınlatmalarını isteriz. Bunun karşısında olmak zaten mümkün değil. Ahlaki de değil, doğruda değil zaten. İnsan bir şeyi öğrenmek istiyorsa ona her türlü imkanı sağlayacaksınız, vereceksin onu öğrensin. Ama öğrenmek istemiyorsa onu zorlayamazsınız. Bu bir matematik gibi, bir fizik gibi bir alan değildir. Bu farklı bir alan.

Murat YETKİN- Eğitimle ilgili bir soruda benim var. Ben tabi zorunlu din dersi konusunda Mustafa gibi düşünmüyorum o ayrıda. Bu seçim bildirgenizde dün söylediğiniz iş odaklı eğitim dediniz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- İş garantili eğitim.

Murat YETKİN- İş garantili eğitim dediniz. Şimdi bu benim kafama biraz takıldı yani nasıl yapacaksınız. Çünkü ehil olup olmadığına bakmadan da her hani eğitim alana bir iş garantisi…

Oğuz HAKSEVER- Keşke o okullara giden olsa. Aslında sanayiciler…

Murat YETKİN- Ama böyle mi olur, nasıl bunu öngörüyorsunuz? Çünkü öbür türlü hani serbest ekonomiyle de tam örtüşüyor mu, örtüşmüyor mu böyle bir şeyi de var. Nasıl öngörüyorsunuz iş garantili eğitimi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi her organize sanayi bölgesinde yatılı meslek lisesi kuracağız. Bu çok önemli bir proje. Hangi organize sanayi bölgesine gitsek iş dünyasından şu ses çıkıyor. Nitelikli ara eleman bulamıyoruz. Liseden mezun oluyor adam işsiz. İş bulmak için ayrıca kursa gidiyor. Şimdi biz aileye yük olmayacak şekilde bu okulları kuracağız. Tabi her organize sanayi bölgesinin beklentilerine uyun olarak. Çocuk oraya girecek, yatılı okuyacak, hiçbir masrafı olmayacak, aileye yükü olmayacak. Üçüncü sınıftan itibaren, ikiyi bitirdikten sonra kendi branşıyla ilgili sanayi kolunda kursa gidecek. Daha doğrusu staja gidecek. Makinanın nasıl çalıştığını görecek, oradaki ustabaşı onu görecek.

Murat YETKİN- Yani o okullara gidenlere iş garantisi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- O okullara gidenlere her okul değil.

Murat YETKİN- Yoksa ben gittim peyzaj okudum bana hadi…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok hayır. Organize sanayi bölgelerinde ihtiyaca göre…

Murat YETKİN- O tür kurulacak okullara gidenlere iş garantisi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle evet. Onların ihtiyacı var…

Oğuz HAKSEVER- Para veriyorlar gene kimse gitmiyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle bu okulların hiçbirisi boş olmaz. Bütün anne ve babalar çocuklarını buraya gönderirler, çocuklarımız iş sahibi olsun, işi garanti olsun diye bakarlar. Hiçbir devlete bunun bir yükü de yoktur. Bakın konuştuğum bütün organize sanayi bölgesinin yöneticileri şunu söylediler. Böyle bir okul eğer planlanırsa okulu biz yapmaya hazırız. Donatımını yapmaya hazırız. Fabrikalarımızda çocuklarımıza staj yaptırmaya hazırız. Yeter ki, böyle bir proje uygulanabilsin. Biz bunu yapacağız.

Bunun örnekleri var onu da söyleyeyim. Bursa’da güzel bir örneği var. Bazı organize sanayi bölgelerinde uygulamaları, örneği var evet.

Oğuz HAKSEVER- Sayın Genel Başkan çok çok teşekkür ediyoruz efendim sağolun.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bende teşekkür ediyorum.

YouTube Haber arası

Oğuz HAKSEVER- Bitirdik efendim. Liderler konuşuyor başlığı altındaki program büyük olasılıkla yine karşınızda olacak seçime doğru. Hoşçakalın.