casino siteleri

MAVİ ÇAM

Uzun zamandır kalemi almıyorum elime. Sebebi yoğunluklar diyordum ki sonra esas nedeni sormak geldi aklıma. Doğru soruyu sorunca, haliyle doğru cevabı da bulabildim. Yenilmişim bazı duygulara, unutmuşum bazı duyguları ve yeni tanışmışım bazılarıyla. Böyle bir bocalama döneminden henüz çıktım ki baktım kalem beni beklemiş…

Öyleyse kalemim döndüğünce, bocalamalardan bahsedelim bu yazıda…

Hayata birçok tohum ektim. Kimini sulamayı unuttum kurudu. Kimini çok sulamışım çürüdü. Kimi öyle güzel yeşerdi ki mavi çama dönüştü. Her yağmur yağdığında misler gibi kokuyor...

Çürüttüğüm kara bir tohum, bir gün beni domuza benzetti. Biri sizi domuza benzetse ne hissederdiniz? Bende aynılarını hissettim. Sonra tüm bu hislerin gereksiz olduğunu ve beni olduğum yerde saymaya zorladığını fark ettim. Söndürdüm hepsini. Çünkü ben, yerinde durmayı sevmeyenlerdenim. Sonra dedim ki, bu domuz nasıl bir şey bu kadar tüyleri diken diken ediyor? Bahsi bile geçince, insanlar geri çekiliyor. Madem bu kadar kötü bir şey neden yaratmış yaratıcı? Çünkü kitap ‘Âlem de ki hiçbir şey gereksiz değil’ der. Her şeyin bir var oluş amacı var. Araştırdım varmış sahiden bunlarında amaçları. Yeryüzünün çöpçüleri olarak tanımlamış yaratıcı. İlk görevlerini öğrenmiş oldum böylece. Her şeyi yiyerek, doğanın döngüsünün sürmesine yardım ediyorlar. Bu yüzden zararlı etleri ve haram kılınmış Müslümanlara.

Sonra bir diğer özellikleri eşlerini tanımazlarmış ve kıskanmazlarmış. Sevmek nedir bilmiyorlar yani. Çünkü sevince özenle davranır, gözünden sakınır ve evet kıskanırsın. Küçük çocuklar bile bilir yeni bir oyuncak aldıklarında özenle saklarlar ya hani. Öyle işte.

Düşünün ki yaradılışı mucizelerle dolu olan bir insana sahipsiniz. Çok güzel bir dostluğunuz var, anlayışlı bir eşiniz, neşeli çocuklarınız, hep ama hep yanınızda duran anne babanız… Nasıl kıymet bilmez ki insan? İşte bu domuzlar maalesef böyleymiş. Kıymet bilmek duygusu yokmuş onlarda…

Ve hızlı koşarlarmış. Gözleri kapalı, hızlıca, gittikleri yönü önemsemeden… Yani ki kendini bilmeden…

 Ben ve domuza benzemek? 

Neden gocunayım? Oturdum kendi türümü de araştırdım. Bilimde homosapiens diyorlar. Dinde eşsiz olarak tanımlıyor yaratıcı. Adem oğlu, Havva kızı atalarım. Daha yaratılıştan çift... Yani ki eş; yani ki sevgi var. Kıskanmak ve dahi kıymet bilmek var. Çünkü Her hücremde aşk var. Yaratıcı ruhundan üflemiş meğer bana. Sen demiş bir adım gel, ben koşarım sana. Varsın hayatında bazı şeyler ters gitsin, iplerin birbirine dolansın, domuza benzetsin tohumun… Dokun şah damarına, nasıl atıyor değil mi? ‘Ben, şah damarından da yakınım sana.’

Ama bu kocaman yeryüzüne sığamayacaksın bazen. Aldığın nefesler yakacak boğazını, gözyaşların içine akacak, zorluklar yani ki ‘imtihanların olacak’ Çünkü ‘ayrılması gerekecek bilenle bilmeyenin’ Bir dik duruş göstermen gerekecek. Bir işi bitirip diğerine koşman, dört duvar arasında yaptığın ibadetle bitmeyecek sorumluluğun. Fakiri doyurman gerekecek, mazlumların sesi olman gerekecek, kâinatı okuman gerekecek; kuşları tutan kim? elmalara düş diyen ne?  yıldızlara parla diyen, suya don diyen, güneşe bat diyen, balıklara yüz, kalbe at diyen… Nitelikli olanla olmayanın ayrılması için gerekli tüm bunlar…

 Ama sonra gelecek her zorluğun arkasından bir kolaylık. Okuduğun inşirahların mükâfatı... Gösterdiğin sabrın yine öyle…

Herkesin hesaplaşması rüyasında. Cennetin de cehenneminde başını koyduğun yastığında. Vicdanında…

Gördüğün bir rüyayı düşün sevgili okur. Hiç uyanmak istemediğin, gerçek olsun dediğin bir rüyayı düşün. Cennetten bir kesit bence bu rüyalar… Az daha sabret diye fısıldarlar. Az biraz daha çalış, biraz daha dik dur diye…

Güzel rüyalarsa gördüklerin; sende, yolunda güzelsiniz demektir. Adımların sağlamdır ve kimse içinin sinmediği diyarlarda koşturtamaz seni. Şu yukarıda bahsettiğimiz, gözü kapalı koşanlar gibi değilsin demektir.

Günün sonunda, gece dinlen artık dediğinde, başını yastığa koyduğunda, huzurluysan; halettiysen üzerine düşenleri; kırmadıysan gün boyunca yürekleri, dünyada ki cennetinde uyursun…

 O halde cennetlerimiz gerçeklerine dönüşene kadar, tohumlar ekmeye devam. İsteyen mavi çama dönsün, isteyen çürüyüversin…

 

Vesselam…