casino siteleri

MİRAÇ

“Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. (İsrâ, 1)”

 

Yine bir miraç kandiline daha kavuştuk. Rabbimizin, Peygamber Efendimizin şahsında tüm insanlığı ulu makamına davet ettiği mübarek geceye ulaştık. Bu gece Hakka misafir olan insan, âlemlerin sahibinin ne mükemmel bir ev sahibi olduğunu gördü. Bu gece misafirperverliğin ne demek olduğunu anladı insan. Mescid-i Haram’dan başlayan kutlu yürüyüşle Mescid-i Aksa’ya ulaşıldı ilk önce ve oradan göklere yükseldi insanlık. Maddenin bukağılarından sıyrılıp asıl memleketine, eninde sonunda daimi ikametgâhı olacak memleketine şimdilik misafir olarak gitti insanlık. Göğün her katında yaraları sarıldı, cesaret aşılandı, sabır hatırlatıldı insana. Dünyanın geçici perdelerini yırtıp atmış insanlığın önderlerince ifa edildi bu vazife. Âdem’le, İbrahim’le, Musa’yla(Allah’ın selamı onların üzerine olsun). Sınırlara, kayıtlara, sahte duvarlara az daha sabret denildi insana bu ulvi zamanlarda.

 

Ve ululuğun kalbine gözünü dikti insan. Cebrail’in mihmandarlığının son bulmasıyla, aşkına bürünüp, Mevla’sına yöneldi. Ruhunun o an anladı meleklerin fevkinde bir yüceliği olduğunu. Bu doyumsuz huzur ve sevinçle celal sahibinin makamında “Gücü sonsuz Rabbim seni her türlü noksanlıklardan tenzih ederim” diyerek rükûlara eğildi insan. Sonra cemal sahibi o güzeller güzelinin nuruna yandı. İlahi cezbeyle kesildi dizinde derman ve secdelere kapandı. “Güzelliği sonsuz Rabbim seni her türlü noksanlıklardan tenzih ederim”dedi ardın sıra. Âlemin seçilmişi insan ve insanın seçilmişi Muhammed Mustafa(sav) o ilahi huzura övgülerini iletti tüm varlığın. Allah’ta selamların en güzeliyle selamladı adı övülmüşü ve tüm inanmış salih kullarını. Melekler bu sahnelerin en güzeline şahitlik ettiler. Şahitlik etti kâinat ve insan. Ve şahitlik ediyoruz her tahiyatta bu sahneye tekrar tekrar.

 

Nebilerin Serveri dönerken bu tatlı misafirlikten, ev sahibinin hediyeleri vardı ellerinde. Öyle ya ev sahibi misafirini eli boş yollamaz. Namaz vardı bir elinde Habibullahın. Günde beş kez ilahi yakınlığa ermenin mümkün olabileceğinin ispatı namaz vardı elinde. Günün beş noktasında miraç gibi ruhun Allah’a yükselebileceğinin nişanesi olan namaz vardı elinde. Ve diğer elinde af müjdesi. Şirkin çirkinliğinden uzaklaşan her cana af müjdesi vardı. İnsana gücünün üstünde bir yük yüklenmeyeceği müjdesi vardı elinde.

 

Miraç olayı Kur’an’dan, sahih hadislerden anlaşılacağı üzere gerçektir. Gerçek oluşu gayet makuldür ayrıca. Dünyanın tüm nimetlerinin hizmetine sunulduğu, evren meclisine vekil kılınan insanın ve insanın seçilmişi Peygamberimizin, Allah’a misafir olmasından daha doğal ne olabilir? Varlıkların Allah’a hamd-u senalarını vekilleri aracılığıyla iletmesinden ve Allah’ında kullarına hediyeler ikram etmesi neden inanılmaz olsun ki?

 

Miraç, cennette yaşanacak sonsuz mutluluğun, Allah’ın cemaliyle müşerref olmanın bir fragmanı gibidir adeta. Sözü en doğru olan, güvenilir oluşundan zerre şüphe duyulmayanMuhammed’ul Emin’e insanlığı temsilen gösterilen bir fragman. Şimdi Ebubekir gibi akleden kalbine kulak verip “O söylemişse doğrudur” deyip sevinmen gerekir. İnsana bu tarifi imkânsız onuru bahşeden Allah’a şükür secdeleri kılmak gerekir.

 

Miraç, insanı tarih boyunca aşağılayan, bir hayvan mesabesinde gören, doğanın sınırlarına hapseden, insanın yüce erdemlerini görmezden gelen, göklere bakan yönünü hiçe sayan materyalist tüm bakış açılarına İslam’ın indirdiği şamardır. Miraç, kapitalist zihniyetin eşya-insan dünya görüşünü tersyüz eden, insana doğrunun ölçütü olarak parayı, serveti değil inancı, ahlakı, maneviyatı öğreten bir lahuti okuldur.

 

İslam’a göre insan miraca çıkarak şöyle haykırmıştır aslında maddenin prangalarına vurulmuşlara: “Ben insanım. Sizin tüm aşağılamalarınızın ötesinde, âlemlerin sahibiyle kopmaz bir bağı olan, en yüce olanın nazarında sizin kör algılarınızın ulaşamayacağı bir değeri olan, kahrolası sığlığınızın asla idrak edemeyeceği bir gerçeği olan insanım. Miraca çıkan, miraçları hak eden, cennete aday, sonsuz yaşama aday insanım ben.”

 

Ezcümle; miraç, maddenin zindanına mahkûm insanlığın mananın zirvesine ulaştığı gecedir. İhtiras, nefret, menfaat ve her türlü boş işlerin zincirlerinden kurtulup, madde ötesi uygarlığın burçlarına yükselişlerin en özgesini yaşadığımız gecedir. Miraç, bizim dönüşümümüzdür çamurluktan hakikatin özüne. İşte tam bu sebepten kutlu olsun miracın, kutlu olsun yücelişin, kutlu olsun Allah’a erişin ey İnsan!