Siyasiler bize göre hata yaptıklarında onları uyarmaya çalışırız. İlgililere sesimizi duyurmaya
çalışırız fakat genelde karşılığını göremeyiz. Bunun üzerine kendi kendimize deriz: Biz size sandıkta
bunu anlatırız, siz ancak sandıktan anlarsınız. Gün gelir sandıklar önümüze konur ve seçim yapılır. Biz
de mesajımızı sandık aracılığı ile ilgili partilere ulaştırırız. 7 Haziran 2015’te olduğu gibi. Seçim
sonuçlarının açıklanmasının hemen akabinde siyasi parti liderleri sonuçlardan gerekli mesajı
aldıklarını ve bu mesajı dikkate alacaklarını beyan ederler. Bu halkın yönetime katılmasının bir
yöntemidir. Demokratik sistemlerde siyaset kurumları seçimler vasıtası ile halka giderler. Yapıp
ettiklerini halkın görüşüne, onayına sunarlar. Kendilerini halka test ettirirler. Halkın görüşüne göre de
kendilerine çeki-düzen vermeleri beklenir.
Fakat gerçeğin böyle olmadığını düşünüyorum. Türkiye’de daha çok siyasi partiler halkı
kendilerini olduğu gibi kabul etmek ve öylece desteklemek durumunda bırakırlar. Adeta halkı
kendilerine göre hizaya getirirler. Seçimde oy kaybettiklerinde kaybetme nedenlerini, hatalarını fark
ederler. Fakat halka göre hatalı olan tutumlarını düzelteceklerine kendileri oldukları hal üzere kalırlar.
Oy derdinde olan partiler ne yapıp edip bir sonraki seçimde oy oranlarını yükseltmenin veya memnun
oldukları oy oranını korumanın yollarını ararlar. Bunun için kimisi halka yapmayacakları şeyler vaat
ederek halkı aldatma yoluna gider, kimisi tehdit- korkutma yoluna gider, kimisi günlük hayatta halkın
ağız tadını kaçırır. Önemli olan halkın görüşü değil oylarıdır. Hedef oy kapmaktır. Halka düşen
kendilerine oy vermektir, ne yapacaklarını öğretmek değil. Çünkü onlara göre asıl halk cahildir, ne
yaptığını bilmez. Asıl kendileri bilir. Bilmedikleri bir şey yoktur. Bilmedikleri bir şey bilmezler. Her
konuda konuşmaları bunun açık bir göstergesidir. Kendileri halkı dinliyormuş gibi gözükür fakat asıl
olarak onlar halka istedikleri gibi şekil vermenin gayreti içerisindedirler.
Onlarca yıldır bildiğimiz partilerden hangisi seçimleri kaybettiğinde çizgisini, tutumunu,
düşüncesini, konumunu, çevresini ne kadar değiştirdi?
HDP 7 Haziran 20015 seçimlerinde barış sürecinin katkısıyla % 13 oranında oy alarak oy
patlaması yaşadı. Siyasi olarak sunulan bu teveccüh karşısında barış sürecinden adeta vazgeçip
halkların kurtuluş savaşını başlattıklarını söyleyen terör örgütlerinin yanında yer almaya, onlara sırtını
dayama devam etti. Hendekler kazıldı, özerklikler ilan edildi, Türkiye’de adeta bir savaş dönemi
başladı. 1 Kasım 2015 seçimlerinde halkın teveccühünü dikkate almamasının uyarısı olarak oy oranı
%10.8’e düştü. Şimdi bu uyarıyı ne kadar dikkate alacaktır?
MHP 7 Haziran 20015 seçimlerinde % 16.4’lük oy oranı ile aldığı başarının adeta üzerine yattı.
Hiçbir sorumluluk üstlenmedi. Sadece AKP nin memleketi sattığını, barış sürecinin asıl PKK için
silahlanma süreci olduğunu diline dolayıp durdu. Hükümet kurma çabalarına kapıyı kapatarak asker-
polis cenazelerinin gelmesine adeta seyirci kaldı. Oy aldığı kesimin bu konudaki hassasiyetini dikkate
almadı ve oy oranı 1 Kasım 2015 seçimlerinde % 11.9’a düştü. Şimdi bu uyarıyı dikkate alacak mı
yoksa aynı tutumunu devam ettirip halkın bu haliyle yeniden kendisine dönmesini mi bekleyecek?
CHP kendi misyonunu ve pozisyonunu korumadan öte bir şey yapmıyor. Başka bir şeye
ihtiyacı yoktur. Kemal Kılıçtaroğlu1 Kasım 2015 seçimlerinde başarılı olmadıklarını söylediği halde
acaba CHP bundan sonra farklı bir şey yapacak mı?
AKP 7 Haziran 20015 seçimlerinde % 40.9 oranında oy alarak yaklaşık 9 puanlık bir düşüş ile
ciddi bir kayıp yaşadı. Bu kaybın sebeplerini ortaya çıkarıp hatalarını düzelttiklerini henüz görmedik.
Ama “kimden, nasıl, ne kadar oy devşirebilirim” hesabını çok iyi yaptı. AKP iyi bir kitle psikolojisi tahlili
sunucunda kendisi de ciddi olarak bir koalisyon hükümeti kurmaya yanaşmadı. Haziran 2015’ten beri
aday listesindeki birkaç olumlu değişiklik dışında bu konuda herhangi bir kapsamlı değişiklik yaptığı
görülmedi. Bu sürede Türkiye içinde, Suriye’de, Kuzey Irak’ta tabiri yerindeyse tam bir savaş hali
yürüttü. Asker- polis cenazeleri geldikçe onlar da öldürdükleri terörist sayısını ilan ettiler. Bununla
MHP tabanına Türk Devleti’ni, Türk Milleti’ni kararlılıkla koruyacağı güvencesini verdi. Tuğrul Türkeş’i
partiye almakla da Türk milliyetçiliğini de ihtiva eden bir parti olduğu imajını verdi. Bu süreçte ikinci
önemli unsur ekonominin kötüye gidişi oldu. Döviz fiyatları aldı başını gitti. İş dünyası ciddi endişeler
duymaya başladı. Halk tarafından bu kötü süreç AKP yi tek başına iktidar yapmamanın karşılığı olarak
algılandı. Halk bu sıkıntılı süreçten kurtulmanın çersini, % 85’lik gibi yüksek bir oranla sandığa gitmede
aradı. 1 Kasım 2015 seçimlerinde AKP nin oyları, partinin kendi hatalarını düzeltmesiyle değil bu kanlı
sürecin ve ekonomideki kütü gidişatın sonucunda yükseldi. Ve AKP nin de 7 Haziran 2015
seçimlerinde halktan aldığı uyarıyı dikkate aldığını henüz görmedik.
Türkiye’ de halk her şeye rağmen AKP’ye 1 Kasım 2015 seçimlerinde % 49.4 oranında oy
vererek çok büyük bir imkan verdi. Bundan sonra AKP geçmiş olan 13 yıllık iktidarının özellikle son beş
yılını iyi tahlil edip yanlışlarını düzeltme- telafi etme yoluna gidecek mi?