casino siteleri

SİYASİ DURUMUMUZ

Devlet bir yönüyle mekanik bir yapıdır. O mekanik yapıyı kuran ve sürdüren etkin bir akıl vardır. Bu akıl devleti canlı kılar, devlete şekil verir, devletin bir düşünce üzerinde devamını sağlar. Bu düşünce devletin rotasını belirlerken yapılması gereken zorunlulukları (farzlar) ve kaçınılması gereken yasakları (haramlar) belirler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilk dönemlerinden itibaren iki yasağı titizlikle korudu. Bu iki yasağı korumayı kendisinin var olma meselesi yaptı. Bu yasakları korumak için meşru olan- olmayan, adil olan-olmayan uygulamaları kullanmaktan hiç çekinmedi. Bu yasaklar İslam ve Kürt yasaklarıydı. Bu yasaklara karşı olanlar şiddetle cezalandırıldı. Yeri geldiğinde bu yasaklı kesimlere meyilli görünüp onlardan oy devşirmek isteyenler bile cezalandırıldı.

 

AK Parti ile birlikte devlet adeta bir restorasyona girdi ve bu iki yasak delindi. AK Parti devlette demokratik bir dönüşüm başlattı. Bu demokratik dönüşümün Dünya siyasi Tarihi’nde Arap Baharı’nın arifesine denk gelmesi, devlet aklının çoktan tıkanmış olan sisteme zamanında yaptırdığı bir sıçrama olarak da düşünülebilir. Bu demokratik dönüşümde kaldırılan yasakların islami hassasiyetlerini koruyan müslümanlara taalluk edenleri de bir dereceye kadar kaldırıldı. Devletin bütün halktan topladığı vergi gelirleri ve diğer kaynaklar islami hassasiyetlerini koruyan müslümanların da hizmetinde kullanılmaya başlandı. İslami hassasiyetlerini koruyan müslümanlar devlet kademelerinde yer alabildi, uyumlu oldukları sürece var olan sistemin çarklarının döndürücüsü olabildiler.

 

Bu gibi gelişmeler islami düşüncenin devletin yapısına şekil vermeye başladığı anlamına asla gelmez. Halkın geneline yönelik iyileşmelerden nasiplenme mücadelesi veren bu islamcı kesimin hem siyasete hem de tümden sisteme bakış açıları değişti. Biz neden bu makamlardan bu imkânlardan faydalanmayalım? Bu söylemlerini biraz daha temellendirmek için “Neden biz bu imkânları kendi düşüncemiz için kullanmayalım?” şeklinde yorumladılar. Oy kullanmaktan tutun da yasama organını temsil etmeye kadar her yerde bulunmaktan herhangi bir sakınca görmediler. Hâlbuki daha düne kadar bu gibi konumlardan uzak durulmasını gerekli kılan koşullar henüz değişmemişti. Aslında sistem her gelenin kullanabileceği bir duruma düşmemişti aksine içine aldığını çok iyi kullanıyordu. Cumhuriyet tarihinin en güçlü hükümeti durumuna gelen AKP’yi bile küçük bir restorasyonla kendi rayına çok iyi oturttu.

 

AKP’nin bu gün geldiği nokta eski ANAP’ın geldiği noktadır. Fırsatı yakalayanlar güvenlikten sonraki en önemli emanet olan halkın malı emanetini rahatlıkla kendi lehlerine kullanıyorlar. Gizleyemedikleri yolsuzlukların üzerini meclis kararıyla kapatıyorlar. Kendi aralarındaki çekişmelerde neler çevirdiklerini ağızlarından kaçırmaktadırlar. Kendileri için dudak uçuklatan lüks imkânlar oluşturmaktadırlar. Bunu bulundukları konumun itibarı olarak yorumlayıp meşru gösteriyorlar. Halkın malını kendileri için pervasızca israf etmeyi itibar meselesine çevirmek islam inancına sahip kişilere nasıl yakışıyor? Diğer yandan siyasal bir gücü olmayan memurların maaşına zam söz konusu olunca % 0,5’i çok görüyorlar. Halkın ekmek kapısı olarak gördüğü devlet memuriyetine girişte ve memuriyette yükselmede torpil meselesi neredeyse önceki hükümetleri aratacak duruma geldi. Bu tür haksız kazanç elde edenler vaziyeti kurtardıkları sürece problem olmuyor.

 

İstisnalar hariç, belirlenen yeni milletvekili adayları bana göre hiç iyi olmayan bu gidişatı düzeltecek tipten değildirler. Öncelik islami hassasiyetini koruyan kişilere değil daha çok oy toplama hassasiyetine göre belirlenmiştir. Gerçi burada şu söylenebilir: Biz burada siyaset yapıyoruz. Bunu da oy ile yaparız başka şeylerle değil. Siyasi konjonktür bunu gerektiriyor.  O zaman bu konjonktürel davranışın sonucunun yukarıdaki tablo olduğu ve bu tablodan rahatsız olmamak gerektiği bilinmelidir.

 

Bu tablo karşısında oy kullanma konusunda ne yapmalıyız?

 

Birinci durum şudur. Bu ülke birileri tarafından yönetilecektir. Bu güne kadar biz mahrum bırakıldık. Bu ülkenin nimetini bizi mahrum bırakanlara terk ettik. Bu kabul edilir bir durum değildir. Gücü onlara terk edelim de bizi mi ezsinler? Bundan sonra bu nimetleri biz kullanacağız. Devletin demokratik dönüşümünden elde ettiğimiz kazanımlar önemlidir. Bütün olumsuzluklara rağmen bu kazanımlardan vazgeçemeyiz. Dinin, imanın, takvanın gereği olarak siyasete girmiyoruz… Bu şekilde düşünen kişiler için AKP’ ye oy vermek kaçınılmaz bir durumdur. AKP’nin dışındaki partiler ise AKP’nin getirdiği hizmet eden devlet anlayışı yerine tekrar jandarma devleti anlayışını getireceklerdir.

 

İkinci durum şudur. Biz her şeyden önce müslümanız. Siyasi hayatımızda, ekonomik hayatımızda, sosyal hayatımızda islâmi kimliğimizi ve islâmi ahlakımızı önde tutarız. İslami ahlakımıza uymayan bir yola girmez ve böyle bir oluşum içinde yer alamayız. Kaynağını Kuran’dan almayan bir siyasi yapının içinde yer alamayız. Dinimiz hayatımızın her yönünü kuşatmıştır. Hayatımızın her alanında olduğu gibi siyasi alanda da ilkeler koymuştur. Bu ilkeler üzerine kurulmamış bir siyasi yapının içinde bulunamayız. Lider yaptıklarımızın günahlarından sorumluyuz. Dinimizin haram saydıklarını helâl sayan demokrasiye razı olamayız. Bundan öte bizim, hayatın temel kurallarını islamdan alan bir toplum olma ve oluşturma hedefimiz vardır. Ekonomi, siyasi, sosyal, kültürel, … yani hayatın her alanını islami ilkeler üzerine bina etmiş bir islam nizamı idealimiz vardır. İnsanlar içerisinde hayırlı ümmet olma iddiamız vardır... Bu şekilde düşünenleri hali hazırdaki hiçbir parti tatmin etmez. Hali hazırdaki partilerle kaybedecek vakitleri yoktur. Bu partilerden herhangi birini destekleyip sonra onların işleyecekleri günahlara lanet etme lüksleri de yoktur.

 

Seyyid Kutub, Ali Şeriati ve Mevdudi (r.a.)’ye olan küskünlüğümüze son vermemizin zamanının geçmekte olduğunu düşünüyorum.