casino siteleri

“Tarihçilerin İşini Din Adamları Aldığı Zaman, Oradan Hakikat Değil, Hezeyan Çıkar”

Gündem Haber Girişi : 15 Nisan 2015 00:05
“Tarihçilerin İşini Din Adamları Aldığı Zaman, Oradan Hakikat Değil, Hezeyan Çıkar”
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’n

Ülkemizin ihracat performansının, her türlü övgüyü, her türlü takdiri hak eden bir fotoğraf ortaya koyduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Türkiye’nin, 1923 yılı sonunda, Cumhuriyeti ilan ettikten birkaç ay sonraki ihracat rakamını, sizler de gayet iyi biliyorsunuz, 50 milyon dolar civarındaydı. Bu rakam 1 milyar doların üzerine ancak 1973 yılında çıkabildi. 10 milyar doların üzerine 1987 yılında, 20 milyar doların üzerine ise 1995 yılında çıkabildi. 2002 yılına geldiğimizde ihracatımız 36 milyar doları ancak bulabilmişti. Yani 79 yılda ulaşabildiğimiz ihracat rakamı 36 milyar dolardı. 2014 yılında ise bu rakam, istatistiklere giren ihracat itibariyle 158 milyar dolara ulaştı.  Bavul ticareti başta olmak üzere, aslında ihracat olan ama yöntemi itibariyle istatistiklerde gözükmeyen faaliyetlerle birlikte bu rakamın 171 milyar dolara kadar ulaştığı ifade ediliyor” dedi.

Deprem konutları

“İHRACATÇILARIMIZ DÜNYAYI KÜRESEL KÖY HALİNE GETİRDİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkemizin, 2002 yılında dünya mal ihracatındaki payının yüzde 0,56 düzeyinde olduğunu, bugün bu rakamın, yüzde 0,8’i geçerek, yüzde 1’e doğru ilerlediğine işaret ederek, ülkemiz ihracatçılarının neredeyse dünyada girmediği ülkenin kalmadığını, şu anda dünya genelinde 239 ülke veya bölgeye ihracat yapıldığını vurguladı.

81 ilimizin tamamının ihracatçı unvanına sahip olduğun kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan,  “Dün elinde çantası ile “Bismillah” deyip yola çıkan ihracatçılarımız, bugün dev tır filolarıyla, gemilerle, uçaklarla dünyayı hakikaten küresel bir köy haline getirmiş durumda. Gittiğim her ülkede arkadaşlarımızı gördüğümde iftihar ediyorum. Kurlarda son dönemde yaşanan değişimi, ihracatçılarımızın en kısa zamanda fırsata dönüştüreceğine inanıyorum. Bu büyük başarı hikâyesinden dolayı, şahsım ve milletim adına her birinize şükranlarımı sunuyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 yıllık Başbakanlık döneminde hep ihracatçılarımızın yanında yer aldığına işaret ederek, gittiği her ülkede, onların meselelerinin, sıkıntılarının, taleplerinin takipçisi olduğunu dile getirdi. Bugün de, Cumhurbaşkanı olarak aynı anlayışla hareket ettiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm temaslarında ihracatçıların ve tüm iş adamlarımızın haklarını, hukuklarını, kazanımlarını korumanın çabası içinde olduğunu, ziyaret ettiği ülkelerde, programının elverdiği ölçüde mutlaka ortak iş forumlarına katılıp, iş adamlarının yanında olduğunu gösterdiğini belirtti. Yarın Kazakistan’a gideceğini hatırlatarak, burada da iş forumuna katılacağına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra da bu sürecin aynı kararlılıkla devam edeceğini bildirdi.

2023 YILINDA 500 MİLYAR DOLAR İHRACAT HEDEFİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TİM ile birlikte Dolmabahçe Sarayı’ndaki toplantıda belirlendiği gibi, ihracatçıların 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat hedefi sözünü tutma yönünde gayret ettiğine ilişkin karalılığı gördüğünü belirterek, bu çabaları için de TİM’e şükranlarını sunduğunu söyledi.

Ülkemizin eskiden sık sık krize maruz kaldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Son olarak 1994 ve 2001 krizlerini, büyük ölçüde kendi iç dinamiklerimizle çıkardık ve ağır bedeller ödedik. Biz, 2002 yılı sonundan itibaren ülkede tesis ettiğimiz güven ve istikrar ortamı sayesinde, Türkiye’de bu tür iç kaynaklı ekonomik krizler yaşanmasının önüne geçtik. Geçtiğimiz 12 yılda pek çok siyasi ve sosyal sorun yaşadığımız halde, bunların hiçbiri ekonomik bir krizin tetikleyicisi olmadı. Biz biliyorsunuz, ihracata dayalı bir ekonomik anlayışı benimsemiştik, bununla bu yolculukta devam ediyorduk.  Fakat bu defa da, 2008 yılından itibaren dünyada çok ciddi bir finans krizi ortaya çıktı. Gelişmiş ülkeleri de derinden sarsan bu küresel krizin etkileri, hala devam ediyor. Ben o zaman, “Bu kriz Türkiye’yi teğet geçecek” demiştim. Geçmişte, kendi kendisine krize giren bir Türkiye’nin, küresel düzeydeki bir krizden en az hasarla çıkabileceğine pek çokları inanmadı. Benim bu sözüme karşı çıkanlar, hatta kendilerince bu ifadeyi alaya alanlar oldu. Sonuçta, Türkiye bu krizi, 2009 yılındaki sınırlı bir gerilemeyle atlattı ve sonra da hemen toparlanarak yeniden büyüme sürecini devam ettirdi. Bilhassa 2010 ve 2011 yılında yüzde 9 seviyesinde bir büyüme orandı elde ettik. Son olarak, 2014 yılı büyüme oranı da yüzde 2,9 olarak gerçekleşti.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz yıl ülkemizde gerçekleşen rakamın, arzu ettikleri bir büyüme oranı olmadığını belirterek, ancak Avrupa ülkeleri başta olmak üzere, gelişmiş ekonomilerin dahi hala ciddi sıkıntılar yaşadığı bir dönemde Türkiye’nin büyüme eğilimini sürdürüyor olmasının da önemine işaret etti.

“BÜYÜME EĞİLİMİ YENİDEN YÜKSELİŞE GEÇECEK”

Büyüme eğiliminin, 2015 yılından başlayarak, yeniden yükselişe geçeceğine inandığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, ihracatçıların da buna inanmaları gerektiğini, bu konuda en büyük görevin ihracatçılara düştüğünü belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin büyümede bugüne kadar sağladığı başarının da lokomotifinin ihracatçılarımız olduğuna işaret ederek, ihracatçılara, “Sizler yeni pazarlar buldukça, yeni siparişler aldıkça, üretim artacak, istihdam artacak, ekonomi daha da canlanacaktır. Bu bakımdan hep birlikte milletimize karşı büyük sorumluluğumuz var. Daha çok çalışarak, daha çok gayret ederek, daha çok terleyerek, Türkiye’nin büyüme trendini yukarılara doğru yükseltmek mecburiyetinde olduğumuzu da dünyaya ilan edeceğiz. Ben tüm milletimle birlikte sizlere de güveniyorum” diye seslendi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletimizin her zaman “olmaz” denilen şeyleri gerçekleştirdiğini, “yapılamaz” denileni yaptığını, “başarılamaz” denileni başardığını vurgulayarak, “Çanakkale’den Cumhuriyetin kuruluşuna, rahmetli Menderes ve Özal dönemlerinden son 12 yıla kadar bunun pek çok örneği vardır. İnşallah, önümüzdeki dönem de, bu bakımdan yeni bir başarı hikâyesini hep birlikte yazacağımız bir dönem olacaktır. Ben buna yürekten inanıyorum” dedi.

“EKONOMİ, İSTİKRAR VE GÜVENE İHTİYAÇ DUYAR”

Ekonominin en çok istikrar ve güvene ihtiyaç duyduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hep söylüyorum Cumhurbaşkanlığı makamındayım, ama kenara köşeye çekilmiş bir makamda değilim. Türkiye’de gerek ihracat noktasında, gerek ekonomi ile ilgili konularda en hassas olması gereken kurumların içinde TÜSİAD geliyor. Ancak TÜSİAD Başkanı yaptığı açıklamalarla adeta istikrar ve güveni baltalamaya çalışan, temsil ettiğini iddia ettiği iş dünyasını tedirgin eden bir tavır içinde bulunuyor. Hadi Türkiye’nin tüm gerçekleri gibi ekonomiyi de okumaktan aciz bir takım siyasetçileri anladık, onlar sorumsuzluk yapıyorlar,  onların menfaat dengeleri, menfaat ölçüleri farklı. Peki, en azından iş dünyasının hassasiyetlerine vakıf olması gereken TÜSİAD’ın başkanına ne oluyor? Bu üslup yanlış” diye konuştu.

“SORUMLULUĞUNUN BİLİNCİYLE HAREKET ETMEYEN, BUNUN HESABINI VERİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların cari açıktaki olumlu gelişmeleri göremeyecek kadar bu işlerde “ama” olduklarını kaydederek, “Türkiye, büyüme trendini nerelerden alıp, nerelere getirdi bunlar ortadayken, Türkiye’de bir istikrarsızlıktan bahsetmek kadar, istikrarsız bir zihniyet olabilir mi? Şu anda TÜSİAD’ın mensuplarının yatırın masaya, hepsi güçlerini beşe katladılar, bunu kendileri özel görüşmelerde söylüyorlar. Bir’e beş katlıyorsun ondan sonra hala istikrarsızlıktan bahsediyorsun, böyle bir şey olabilir mi? Yalnız, bu ülkede bir istikrarsızlık olursa, bu yanlışın bedelini ödeyecek olan da şahsen TÜSİAD Başkanı değil, tüm iş dünyası, tüm Türkiye’dir. Onun için TÜSİAD gibi kurumların başında olan insanların ağızlarından çıkanı kulaklarının duyması gerekir. Şunu da çok açık söyleyeyim; ben bazı konularda çok hassasımdır. Her şeyi belki somut olarak ortaya koymam, ama kendisi onu düşünmesi lazım.  TÜSİAD Başkanı’nın geçmişte Türkiye’ye başka ne bedeller ödettiğini gayet iyi bilen birisiyim. Onu, değerli arkadaşlarımın inceleyip, ortaya çıkarması mümkündür. Hangi işle iştigal etmişse,  o iş sebebiyle yaptıkları ve ödettikleri bedeller ortadadır. Hangi denetim kurumunda ne gibi görevler yaptılar ve oralarda ne tür bedeller ödettiler, bunun üzerinde iyi durulması lazım. Bundan sonra bu tür yeni bedellere biz fırsat vermeyeceğiz, bunu da bilmeleri lazım. Sorumluluğunun bilinciyle hareket etmeyen, bunun hesabını da verir. Ben bu noktada herkesten aklıselimle hareket etmelerini bekliyorum” dedi.

“ÜLKESİNE VE MİLLETİNE ALENEN İHANET EDEN KİŞİLER GÖRDÜK”

Türkiye’nin büyümesinden, güçlenmesinden, kalkınmasından milletimiz ve dostlarımız ne kadar memnunsa, içerideki bir takım gafiller ile dışardaki bir takım odakların o kadar huzursuz, mutsuz olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Düşünebiliyor musunuz, bu ülkede büyüme oranı beklenenden düşük çıktı, enflasyon ve işsizlik şöyle azıcık kıpırdadı, bölgesel gelişmeler beklediğimiz gibi gitmedi diye, adeta sevinç naraları atanlar var. Artık çok güçlü bir milli duruş sergilememiz gereken olaylar karşısında dahi yalpalayanlar, dengesizce tavır ortaya koyanlar, ifade serdedenler olduğunu görüyoruz.  31 Mart tarihinde, Çağlayan Adliyesi’nde yaşanan terör saldırısında bir kez daha bu duruma, üzüntüyle şahit olduk. Savcımızın şehit edilmesini tek ses ve tek yürek olarak protesto edemeyenler, bu olayı Hükümetin ve benim aleyhime kullanabilmek için olmadık hezeyanlar ürettiler. Bu hadiseye “devlet terörü” diyecek kadar alçalan, insanlıktan çıkan, ülkesine ve milletine alenen ihanet içine giren kişiler gördük.  Teröre terör, teröriste terörist diyemeyecek kadar, bunları ifade edemeyecek kadar gözlerine perde inmiş, kalpleri kararmış olanları üzüntüyle ve ibretle takip ettik. Bu vesileyle, şehit savcımıza bir kez daha Rabbimden rahmet, ailesine ve milletimize baş sağlığı diliyorum.”

“YARALANAN ASKERLERİMİZİN KENDİ HALİNE TERK EDİLDİĞİ İDDİASI KÜLLİYEN YALANDIR”

Benzer bir idrak tutulmasının, 11 Nisan’da, Ağrı’da bölücü terör örgütü tarafından güvenlik kuvvetlerimize yapılan saldırıda bir kez daha yaşandığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ağrı’da yaşanan olaya ilişkin olarak da şunları aktardı: “Diyadin ilçesinin bir köyünde, ağaç dikme adı altında bir etkinlik yapılacağı bilgisi ilgili kurumlara ulaşıyor. Daha önce benzer adlar altında yapılan etkinliklerde, vatandaşlarımıza seçimlerdeki tercihleri konusunda baskı yapıldığı haberleri alındığı için Valiliğimiz söz konusu etkinliğe izin vermiyor. Buna rağmen, hem etkinlik alanına gelmesi muhtemel katılımcıların güvenliğini sağlamak, hem de bölücü terör örgütü mensuplarının istismarına izin vermemek için, güvenlik kuvvetlerimiz, bölgede tedbir alıyorlar. Bu çerçevede görev yapan jandarma birimlerimizden birinin üzerine, Tendürek Dağı tarafından geldiği anlaşılan bölücü terör örgütü mensupları tarafından ateş açılıyor. Dikkatinizi çekiyorum, burada etkinliğe katılan vatandaşlara yönelik herhangi bir zor kullanma veya özel olarak planlanmış bir operasyon söz konusu değil. Sadece bölgeye gelen vatandaşların güvenliklerinin sağlanmasına ve bölücü örgüt mensuplarının bu etkinliği istismarının önlenmesine yönelik bir tedbir alınıyor. Tabii güvenlik kuvvetlerimiz kendilerine açılan ateşe derhal ve misliyle karşılık veriyorlar. İlk ateş sırasında 4 jandarma personeli yaralanırken, çatışma sonunda 5 örgüt mensubu ölü, biri de yaralı olarak ele geçirildi. Bu vesileyle yaralanan jandarma personelimize acil şifalar diliyorum.”

Olayda bir provokasyon varsa, bunun devletin değil, terör örgütünün güdümündeki partinin kurguladığı bir provokasyon olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaralanan jandarmalarımızın kendi haline terk edildiği iddiasına ilişkin olarak da, “külliyen yalandır” dedi.

“ÇÖZÜM SÜRECİ, ÜLKEMİZİN GELECEĞİ BAKIMINDAN HAYATİ ÖNEME SAHİP”

Yaralıları almak üzere bölgeye giden helikopterlere ateş açıldığı için, askerlerimiz hastaneye zor şartlarda ulaştırıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Askerlerimizin taşınmasına yardımcı olan siviller, bunu kendi istekleriyle askerlerimizle beraber yapmışlardır. Bölgede bulunan HDP mensupları bahane edilerek bu meselenin istismarı vicdana ve ahlaka sığan bir davranış değildir. Hadise bu kadar açık ve net bir şekilde ortada iken, bakıyorsunuz hemen birileri meseleyi kendi meşreplerine göre başka taraflara çekmenin çabası içine girdi” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çözüm Süreci’nin, ülkemizin ve milletimizin geleceği bakımından hayati öneme sahip olduğunu vurguladı.

Bu sürecin başladığı günden beri, Kandil’de yuvalanan bölücü örgüt ele başlarının ve onların güdümündeki siyasi partinin güven vermeyen, ikircikli, samimiyetsiz bir tavır içinde olduklarının bilindiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Sürecin en ciddi sorunu hep, bu bakımdan görüşme noktasındaki sıkıntılar olmuştur. Ve şunu çok açık net söylemek durumundayım: Bizler bugüne kadar şu 12 yıllık süreç içerisinde hep acaba bu işi nasıl çözeriz? Bir demokratik açılım dedik, arkasından bir milli kardeşlik ve beraberlik projesi dedik, onun arkasından da çözüm süreci dedik bu adımları attık. Ve bu adımları atarken Parlamento’daki temsilcileriyle arkadaşlarımızın zaman zaman görüşmeleri oldu. Fakat bunların hiçbirinde maalesef verilen sözler yerine getirilmedi. Biz, ülkemizin ve milletimizin selameti için bu sürece ne kadar hassasiyetle yaklaştıysak, diğerleri de o derece nobran, o derece özensiz, o derece sinsi bir tavır ortaya koydular. Doğu ve Güneydoğusuyla, Batısıyla, Güneyiyle, Kuzeyiyle tüm Türkiye’nin, tüm milletimizin sahip çıkması ve bizim meselenin arkasında durmamız sayesinde süreç bugünlere kadar geldi.  Biz, asıl büyük mutabakatı Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Gürcüsüyle, Boşnağıyla, Abhazıyla, tüm milletimizle yaptığımız için çözüm süreci’ni bugünlere getirebildik. Açık söylüyorum, eğer iş bunlara kalsa, şu anda ortada çözüm süreci filan olmazdı.”

“ÇÖZÜM SÜRECİ, ASKERÎ BİR ZORUNLULUĞUN DEĞİL; SİYASİ BİR KARARIN NETİCESİ OLARAK BAŞLATILMIŞTIR”

Ağrı’da yaşanan hadisenin, devletin çözüm süreci konusundaki duruşuyla kesinlikle bir ilgisi olmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, tam tersine bu olayın, bölücü örgütün ve onunla aynı çizgideki siyasi partinin samimiyetsizliğinin bir defa daha ispatı olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunu, söz konusu siyasi partinin Genel Başkanı’nın ve diğer yetkililerinin ifadelerinde açıkça görmek mümkün. Neymiş efendim, bölücü örgüt mensupları da bu etkinliklere katılma hakkına sahipmiş. Siz kendinizi ne sanıyorsunuz. Siz bu devleti, bu milleti ne sanıyorsunuz. Çözüm Süreci, askeri bir zorunluluğun değil, siyasi bir kararın neticesi olarak başlatılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin, dün olduğu gibi bugün de, bölücü terör örgütünü bertaraf etme konusunda herhangi bir eksiği, herhangi bir sıkıntısı yoktur. Ancak, biz, geçmişte uzun yıllar uygulanan bu yöntemin işe yaramadığı gibi, başka sıkıntılara da sebep olduğunu gördük, tespit ettik. Meselenin üstesinden gelinebilmesinin yolunun, tüm milletimizle birlikte bölge insanının da demokratik ve ekonomik sorunların çözümünden geçtiğine inandığımız için bu yola girdik. Hiç kimse yanlış değerlendirmesin. Devlet gücünü yitirmedi. Sadece, bizim milletimizle vardığımız mutabakat neticesi yöntem değiştirdi” dedi.

“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” dediklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatandaşına buyuran, vatandaşını ezen değil, insan odaklı, hak, hukuk, özgürlük, huzur, refah odaklı bir devlet yönetimine geçişin yolunu açtıkları için bu sürecin başladığını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, işte bu değerler etrafında şekillendirilen ortak gelecek tasavvuru çerçevesinde yürütülen çözüm iradesine, milletin de gerçekten çok büyük destek verdiğini, en büyük desteği de bölge insanının verdiğine işaret etti.

“MİLLETİMİZİN HAYIR DUASIYLA YOLUMUZA DEVAM EDERKEN, KARŞIMIZA SÜREKLİ BEDDUACILAR ÇIKIYOR”

Kardeşliği yüceltmek, farklılıkları zenginlik haline dönüştürmek için, “analar ağlamasın” diye çıkılan bu yolda, analar ve babalar başta olmak üzere, tüm milletten aldıkları hayır duayı çok iyi bildiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz milletimizin hayır duasıyla yolumuza devam ederken, karşımıza sürekli bedduacılar çıkıyor.  Ülkenin ve milletin bekası meselesi olan bu konuyu birtakım hesaplar adına eğip bükerek, çarpıtarak kamuoyu yönlendirmeye çalışan medya kuruluşlarını da ibretle takip ediyoruz; yazılı, görsel, bunun yanında sosyal medya, bunları da görüyoruz.  Milletimiz, dün birbirlerini yolda görse selam vermeyecek olanların bugün niçin birlik olduklarını, manşetlerinden, köşe yazılarından, ekranlarından dökülen sinsiliğin gerisindeki kini, nefreti gayet iyi görüyoruz. Ama ne yapsalar boş, başaramayacaklar” dedi.

Devletin güvenlik kuvvetleri dışında, elinde silahı olan herkesin bu ülkenin ve milletin düşmanı odluğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Bu silah, ister Ağrı’da Tendürek dağında olsun, isterse İstanbul’da Okmeydanı’nda. Hiç fark etmez. Çünkü silahın olduğu yerde kan vardır, tehdit vardır, baskı vardır. Bu silahların namluları devletin güvenlik güçlerine değil, bizatihi millete çevrilidir. Milletten demokrasi yoluyla, hukuk yoluyla alamadığı gücü, silahla elde etmeye çalışanlar, zavallılardır, korkaklardır. Hem silaha, şiddete, baskıya karşı samimi bir tavır ortaya koymayıp hem de demokrasiden söz eden, açık söylüyorum, yalancıdır, ikiyüzlüdür, riyakârdır. Biz çözüm sürecini kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Çünkü bu bizim milletimize taahhüdümüz, milletimize sözümüz. Biz sözümüzden dönmeyiz. Ama devletin ve milletin huzuruna, güvenliğine, geleceğine kast eden hiçbir saldırıyı da cevapsız bırakmayız.”

“SİYASETLE SİLAH, ATEŞLE SU GİBİDİR; BİRLİKTE OLAMAZLAR”

Gelinen noktada Çözüm Süreci’nin sağlıklı şekilde devam etmesinin şartının, silahların ebediyen terk edilmesi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öyle, silahların yurt dışına çıkartılmasından, oraya-buraya saklanmasından söz etmiyoruz. İrlanda da nasıl yapıldıysa; toprağa gömülecek, üzerine beton dökülecek, ben ondan bahsediyorum. Bunlar tespit edilecek Bu yapılmadığı sürece, karşı taraf sözünde durmamış, ahdini yerine getirmemiş olacaktır; şu an da durum budur. Milletin desteğini onun gönlüne girerek, onun kalbini kazanarak değil, baskıyla, zorbalıkla, sindirmeyle elde edeceğini sananların hala silahtan medet umduğunu biliyoruz. Siyasetle silah, ateşle su gibidir. Birlikte olamazlar. Eninde sonunda biri diğerini imha eder. Silahlı bölücü terör örgütüne destek vererek kendi meşruiyetlerini zayıflatanlar, bizzat o silahı tutanlar tarafından imha olmaya her geçen gün yaklaştıklarını bilmelidirler. Hiç kimse teröristi aklamak, askerimizi itibarsızlaştırmak için servise sundukları görüntülerin, yazdıkları senaryoların ardına saklanmaya çalışmasın. Bizim milletimiz Mehmet’ini, Mehmetçiğini, askerini gayet iyi tanır, gayet iyi bilir, bunu da kötülemeye onların gücü yetmez. Bu istismarlar, terörist silahlarının namlularından çıkan kurşunları örtmeye yetmez. Bu senaryolar mürekkeple değil, kanla yazılmıştır. Ellerine kan bulaşmış olanlar da, kimseye insanlık dersi veremez. Önce o kanı temizlemeniz lazım. Türkiye partisi olma iddiasında olanlar, önce bu ülkenin bütünlüğünü, milletin birliğini, beraberliğini, kardeşliğini hazmedecekler. Daha da ötesi siyasi parti olma iddiasındaysanız, önce milletin oyunu baskıyla, tehditle, tedhişle değil, rızayla, programınızla, vizyonunuzla almayı öğreneceksiniz. Aksi takdirde, parti ifadeniz tabelanızda, siyaset iddianız havada kalır” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, karşılarında, çözüm sürecinde elde edilen bunca kazanımı, siyaset yoluyla, demokrasi yoluyla mücadele etme cesareti bulamadığı için, silaha, şiddete, kana feda eden aciz bir anlayış bulunduğunu bildirdi.

“TERÖRE TESLİM OLANLAR, ENİNDE SONUNDA TERÖRLE BİRLİKTE YOK OLUP GİDECEKLERDİR”

6-8 Ekim olaylarında insanları sebepsiz yere sokağa döküp, Türkiye’de 40 kişinin ölümüne yol açanların barıştan söz etmeye hakları bulunmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, masum çocukların pencerelerden atılıp, taşla kafalarının ezilmesine ses çıkarmayanların, insan hakları lafını ağızlarına dahi alamayacaklarını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan,  teröristleri silah bırakmaya davet etmek yerine şehirlere inmeye teşvik edenlerin, siyasetin değil terörün emrine girdiklerini, can değil, kan peşinde olduklarını ifade etti.

Türkiye’nin bunu da aşacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan,  “Geçmişte faşist tek parti CHP’sini yıkan, darbecileri, vesayet heveslilerini tasfiye eden bu millet, faşist HDP zihniyetini de en kısa sürede hak ettiği akıbete mahkûm edecektir. Teröre teslim olanlar, eninde sonunda, terörle birlikte yok olup gideceklerdir. Bugün eski Türkiye manzaraları asla yaşanmaz; bundan herkes emin olsun. Ama Yeni Türkiye’de silahla, baskıyla, sindirmeyle arasına kesin sınırlar koyamayanlara yer olmadığını de herkes bilmeli. Bu yanlışa düşenlerin tasfiyesini bizzat milletimizin kendisi yapacaktır. Ben, 7 Haziran seçimlerinin bu bakımdan da önemli bir dönüm noktası olacağına inanıyorum” diye konuştu.

“PAPA’YI KINIYORUM”

YouTube Haber arası

Konuşmasında, Papa Fransuva’nın, Ermenilerin 100 yıl önce, Müslümanlar başta olmak üzere, coğrafyamızdaki herkesle birlikte yaşadıkları acıları, “soykırım” olarak nitelemesinden fevkalade üzüntü duyduğunu da ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Malum, kısa bir süre önce Ankara’ya bir ziyareti olmuştu ve buradaki görüşmelerimizde ben farklı bir siyasetçi görmüştüm. Bakın din adamı demiyorum, farklı bir siyasetçi görmüştüm. Fakat bu açıklamalardan sonra, gerek siyasi kimliğindeki farklılık, gerekse din adamlığındaki farklılığı ben tamamıyla ne yazık ki çok çok farklı bir zihniyetin tarihten bu yana yüz binler, milyonlarca insanın kıyımına neden olan anlayışın yeniden tezahürü gibi gördüm. Burada, tarihi olayların kendi mecrasından, kendi gerçek zemininden çıkartılıp, ülkemiz ve milletimiz aleyhine bir kampanya aracı haline getirilmesine izin vermeyeceğimizi belirtmek istiyorum. Bakın bir İtalyan Avrupa Birliği’yle ilgili temsilci gayet güzel bir açıklama yaptı, biz ‘Ermeni meselesiyle ilgilenmeyiz’ dedi.’ Biz Türkiye’nin özellikle her türlü alandaki şu anda mevcut çıkışını takip ediyoruz, bunları izliyoruz, biz buna bakarız’ dedi. Tıpkı Kafkasya’da Çerkezlerin, Kırım’da Tatarların, Balkanlar’ın her yerinde Müslüman toplulukların yaşadığı trajedilere, acılara yüreğimizin yandığı gibi, Ermenilerin maruz kaldıkları sıkıntıları da biliyor ve üzülüyoruz.  Geçen yıl 23 Nisan’da yaptığım açıklama, dünyadaki tüm liderlere gönderdiğim açıklamayı hepsi biliyor, biz aynı yerdeyiz. Ama bu açıklamayı yaparken ben orada bir paragraf daha koymuştum, Ermeniler ülkemizde ölürken, aynı şekilde yine Ermeniler tarafından ve farklı ülkelerin buradaki mensupları tarafından Osmanlı’nın evlatları da öldürüldü, şehit edildi, bunları da orada ben kayda girmiştim. Biz asla acıları yarıştırmanın, acılar üzerinden bir siyasi rant elde etmenin çabası içinde değiliz. Bugün Ermeni meselesini tartışmak istiyorsak, önce hadiseyi gerçek boyutlarıyla ortaya koymamız lazım, bu da tarihçilerin işidir, bırakalım bunu tarihçilere tarihçiler tartışsın. Ne diyorum her zaman? Biz bütün arşivlerimizi açıyoruz, varsa Ermenistan da arşivlerini açsın, belgelerini ortaya koysun. Biz, Silahlı Kuvvetlerimizin de arşivlerini açmaya hazırız, üçüncü dünya ülkelerinde varsa onlar da açsın. Ama bunların hiçbirine yanaşmayacaksınız, sadece siyasi lobilerle parlamentoları dolaşarak, oralardaki maalesef Ermeni diasporasının çok çirkin ilişkilerle meydana getirmiş olduğu bu ilişkiler neticesinde Türkiye aleyhinde netice almaya çalışacaksınız. Tarihçilerin işini siyasetçiler, din adamları aldığı zaman oradan hakikat değil, işte bugün olduğu gibi hezeyan çıkar. Ben bu vesileyle tekrar ortak komisyon çağrımızı yineliyor ve arşivlerimizi sonuna kadar açmaya açık olduğumuzu vurgulamak istiyorum. Ve Sayın Papa’yı da bu tür yanlışlara herhalde bir daha düşmez diye, kınıyorum ve uyarmak istiyorum” dedi.