casino siteleri

Tüy

Bugünlerde araştırmalar yapıyorum. Dinlerin tarihini, ortak ve birbirlerinden ayrıldıkları yönleri, insan psikolojisi ve gelişim üzerine bir şeyler okuyorum. 0-2 yaştan 60 yaşa kadar yapmamız gereken ödevler üzerine bir şeyler öğrendim en son. Robert Havighurts, gelişim ödevleri demiş ismine. Bir ömürü parçalara ayırmış ve her bir parçada yapman gerekenleri sıralamış. Bir lokma bebeklerinde görevi var. Diş çıkarmak, yürümek, düşünmeye başlamak gibi. Emekli oldum artık bir rahat edeyim diyen amcalara teyzelere bile görevler vermiş bu adam. Azalan maddi güce, fiziksel güce, kayıplara uyum sağlamak gibi. En son madde ise yaşadığın hayattan pişman olmamak. Yani ki keşke dememek yaşlanınca. 
Aynı adam, insanın sosyal bir varlık olduğunu söylüyor. Sahiden öyle. Dışarı çıkmazsan sadaka veremiyorsun. Sonra zihnin nefes alamıyor. Dört duvarda kalıyor. Hem her şeyi yaşayarak öğrenemiyoruz. Başkalarının yaşadıklarından dersler alarak da öğreniyoruz. Ya da izleyerek doğayı…
Okuduklarımı sindirmek için yürüyüşler yapıyorum bende. Bir adım sonra yeni bir adım daha. Yolda karşıma tefekkür edecek şeyler çıkıyor. Çocuk sesleri, mevsim değişimi, kuruyan yapraklar, bazen yağmura yakalanıyorum… 
Geçenlerde yine yürürken bu öğrendiklerimi düşünüyordum. Bir an kafamı gökyüzüne kaldırdım. Bir tüy bana doğru geliyordu. Etrafta kuş göremedim. Çocuklar da yoktu. Sakince salınan tüyü yakalamak istedim. Elimi kaldırdım. Acaba yakalayabilir miyim? dedim. Boşunaymış endişem. Boşunaymış elimi kaldırmam. Çünkü tüy zaten dönüp omzuma konacakmış. Senin olan sana geliyor. Yormadan… 
Yaratıcı işaretlerini yollar. Doğan Güneş ile, batan Ay ile. Aldığın nefesle. Bir kitapta bir satırla. Bir filmde ki replikle. Seni senin olan yola yönlendirmek için sürekli işaretlerin olur. Ama gaflet, ama zihninin sana inandırdığı düşünceler, bunları okumana engel olur. Zihin kaygı üretir. Onun yaratılış amacı, boş kalınca olumsuza meyletmek. İşini çok da iyi yapıyor. Olumsuz, yanlış düşüncelere inandırıyor. İnanma onun her söylediğine!
Zihninde ki yanlış düşünceleri fark edip yerine yenilerini koymak sorunun çözümüne götürür seni.  Çünkü bir sorun varsa mutlaka onun çözümü de yaratılmıştır. Her sorunun çözümünün yanında olduğu o güce inan. Güven. Yoksa karanlık çeker seni. O güce dayan ve sonra ara kendi yolunu. Oku işaretlerini. Başına gelen şeylere böyle bak birde. İsteyip de yapmadığın şeylere, ertelemelerine, hastalıklarına, ne kadar çabalarsan çabala kapı duvar olan şeylere. Bir de buradan bak ve bu sefer doğru oku bunları. Çünkü sanıyor musun ki boşuna geldik buraya? Bir ceza, bir sürgün yeri değil dünya. Kimse başarısız olmak için, ot gibi yaşamak için gelmedi buraya ki otların bile doğal dengeyi sağlamada rolleri var. Bir taşın, öylece durduğunu sananlar aldanırlar. O taş ki nehirler aşıyor. Bazen ayağına takılıp ‘Gitme!’ diyor sana ‘O yoldan gitme!’ 
İşaretleri doğru okumalı. Olmayan şeyler sana şunu fısıldıyordur: ‘O senin yolun değil. Buraya gel. Kendi yoluna. Senin için yazılmış olana!’
Şanssız olduğunu söyleyip durursan şanssız olursun. Hiçbir şeyinin olmadığını söylersen, kimse bir nanköre bolluk bereket yollamaz. Gözünü sahip olduklarına çevirip, teşekkür ettikten sonra kendi yolunda ilerleyince geliyor bolluğun bereketin. Ancak yüreğinde ki işi iyi yapınca başarılı oluyorsun. İyi bir öğretmen, iyi bir doktor, iyi bir mühendis… 
Sen hayatının amacını bulup o yönde ilerlemek istersin. Bir adım atarsın kendi yolunda. Çünkü bilirsin ki herkes ölür. Ama pek az kimse nefsini tanıyarak, hayat amacını gerçekleştirmiş olarak yaşar. 
Uzun lafın kısası, yürümek bedene de ruha da iyi geliyor. Tecrübeyle sabit… 
Vesselam!